Demokrat Parti (DP) kongresinde Hüsamettin Cindoruk'un seçilmesini doğru anlamak faydalıdır. Cindoruk, çekirdekten yetişmiş, en tecrübeli birkaç politikacımızdan biridir. Biyografisi herkesin malûmudur. İyi bir hatiptir. Cumhuriyet tarihimizin en vahîm iç politika olayı olan 27 Mayıs İhtilâli'nden sonra 1964'te Demirel'in tabiriyle "Demokrat Parti'nin benzeri değil ta kendisi" olan Adalet Partisi, az zamanda gene Merkez Sağ'ı toparladı. Demirel 1971'e kadar Türkiye'nin madde coğrafyasını ikiye katladı. Menderes'ten sonra Merkez Sağ'ın 2. lideri oldu. Bu pozisyonu 1983'te Turgut Özal devraldı. Merkez Sağ'ın Demirelci Doğru Yol ve Özalcı ANAP arasında bölünmesi Merkez Sağ'ın çökmesiyle sonuçlandı. 1983'te biri cumhurbaşkanı iken diğeri başbakan şeklinde bir Demirel-Özal iş birliği, Türkiye'nin büyük kazancı olurdu. Olmadı. Hüsamettin Cindoruk, başbakan, cumhurbaşkanı, iktidar partisi lideri olabilirdi. Hiçbirini istemedi. Politikada bu karakter, olumsuz sayılır. Demirel cumhurbaşkanı seçilince, Meclis başkanlığından ayrılıp, Doğru Yol'un başına geçmedi. Tansu Çiller ortaya çıktı. Cindoruk'un parti genel başkanlığının hedefi açıktır. Tayyip Erdoğan'a karşı en sert muhalefeti yöneterek önümüzdeki genel seçimde AK Parti'nin Merkez Sağ'dan aldığı oyları azaltmak. Bu teşhisimiz kesindir. Bu durumu elde edip partiyi gençlere bırakmak istiyor. Ancak partideki Çillercilerle geçim sağlanacak mı, yoksa onlar yeni bir parti mi kurarlar belli değildir. Baykal ve Bahçeli'nin yeterli muhalefet yapamadıklarını Tayyip Erdoğan bile söylemiştir. Cindoruk'un bu boşluğu dolduracağı umuluyor ama, bu işi Meclis dışından yapmak için 1964 Demirel çizgisinde olmak gerekir.