Nükleer silahlanma

A -
A +

2000'li yıllara girerken dünya, komünizm denen insan ve insanlık düşmanı büyük afetten geniş ölçüde kurtulmuştu. Korkunç azamette bir Sovyet Rusya ve minyatür hacminde Yugoslavya imparatorlukları ebediyen yıkılmıştı. 2000'lere girdik. 6.5 milyarlık fazla nüfuslu bir dünya, iyi günler yaşayacağı ümidinde idi. Zira tarihin hiçbir döneminde asla erişmediği bir zenginliğe, refaha, akıl almaz konfor, ulaştırma, haberleşme vasıtalarına kavuşmuştu. Çok yoksul ülkeler gibi utanç verici tablolar vardı. Ancak yoksulluğun da çözümlenebileceği konuşuluyordu. Böyle bir atmosferde, terör denen canavar baş kaldırdı. Tarihin her dönemindeki gibi 2000 yılında da mevcuttu. Ancak cihanşümul olacağı, koskoca devletlerle savaşacak güce erişeceği hesaplanmamıştı. Uyuyan diğer bir canavar, nükleer ve biyolojik silahlardı. Güya yasaklanmış, sınırlanmıştı. Halbuki bir defa eline geçiren devlet, asla bırakmaya yanaşmıyordu. Azaltmayı değil, geliştirmeyi düşünüyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nin baş çekmesi, kendisi ile aynı zamanda, diğer devletleri, mahut silahları imhaya davet etmesi beklenirdi. Amerika ile Rusya bu hususta anlaşırsa, İngiltere, Fransa da katılır, Çin mecbur kalırdı. İsrail, Hindistan, Pakistan gibi devletlerin atom bombaları da tarihe karışırdı. İnsanlığı kurtaracak, güven altına alacak, kitlelere refah getirecek böyle bir teşebbüste bulunmayı Washington aklına getirmedi. Moskova, aklından geçirmedi. İnsan haklarının daha öyle bir çizgisindeyiz ki, biz dünyalılar, kendimizi en üst çizgiye erişmiş hayal ediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.