16. Benediktus'un 3 günlük ziyareti, parlak ve başarılı geçti. İki taraf pot kırmamak, anlaşabilmek, yakınlaşabilmek, olumluyu elde edebilmek için samimi gayret gösterdi. Türkiye için, en büyük çapta tanıtım gerçekleşti. Dünya basını ve televizyonları günlerce Papa Türkiye'de konusu üzerinde yoğunlaştı. Çok tecrübeli olması gereken TRT, çekim tekeli aldığı halde, gerekeni yapamadığı için Türkiye'nin tanıtımı ciddi kayba uğradı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dirayet ve isabetle davrandı. Kutluyoruz. Papa'ya ders vermeye kalkışmak gibi dünyada nefret uyandıracak bir işe girmedi. Vakar, tevazu ve içtenlikle yaklaştı. apa'nın bu derecede yetişkin ve ergin devlet ve din adamı olabileceğini bendeniz de tahmin edememiştim. Tarihte ilk defa bir Papa, Müslüman dünyasının en ünlü bir camiine girip kıyâma geçti. Diyanet Başkanı ve İstanbul Müftüsü ilâhiyat profesörlerimiz, Türkiye protokolündeki acayip durumlarına aldırmaksızın, kralların elini öpmek için sıraya girdiği Papa'ya eşitleri gibi davrandılar. 16. Benediktus, İstanbul halkını rahatsız ettiğini söylemek nezaketinde bile bulundu. Fazlası beklenemezdi. Efendimiz hakkında hürmet ve hikmetten mahrum bir ifadeyi nakletmişti. Yanıldığını açıklayamadı. Herhangi konuda yanıldığını bildiren bir papa, o anda taht ve tâcından feragata mecburdur. Katolik itikadı böyledir. Ama öylesine maharetle davrandı ki, özür dilemeksizin, hatasını onardı. Koskoca Müslüman âlemi ile karşı karşıya gelinemeyeceği gerçeğine erişmişti. Papa'nın Türkiye ile Avrupa Birliği'nin durumu hakkındaki iki cümlesini ben, çok müsbet bulmadım. Cümleler iyi okunursa, Türkiye'nin AB'nin yanında durması, aykırı hareket etmemesi, beraber olması gerektiğini söylediği anlaşılır. Bizim AB için vazgeçilmezliğimiz manası çıkmıyor. Ama bu ziyaret, gerçekten tarihe geçti. Türkiye kazandı. Türk Başbakanı milletlerarası takdir gördü. Dış ilişkilerimizde hep bu çeşit başarılar bekliyor ve kesinlikle istiyoruz. Yarım yamalak işleri hiç beğenmeyeceğimizi saklamıyoruz.