Geçtiğimiz haftanın, Fransa'da Ermenice yasanın ertelenmesi ile kapanacağını sanıyorduk ki, Danıştay Baskını, gündemin başına oturdu. Anlı şanlı, bir o kadar da iddialı Fransız Cumhuriyeti'nin, Deveciyan ve Kebabcıyan adlı iki sahtekârın eline düşmesine, 250.000 kıytırık oya teslim bayrağını çekmesine ramak kalmıştı. Zira Deveciyan'la Kebabcıyan, 6. Cumhuriyet'i başlatmanın eşiğine gelmişlerdi. Yolu, Madam Mitterrand'ın Kürt aşkı açmıştı. 564 üyeli Fransız Milli Meclisi'nde -ekranda yanlış saymadı isem- 30 civarında milletvekilinin Monteskiö'lerin, Volter'lerin, Zola'ların, Loti'lerin kemiklerini sızlatacak, fikir hürriyetinin canına okuyacak Ermenice yasa üzerindeki çekişmelerini hayret ve dehşetle dinledim. Dışişleri Bakanı oturuma geldi, Türkiye ile ilişkilerimizi bozmayalım dedi de, teklif ertelendi. 5. Cumhuriyet hayatını uzattı. Ama yasa teklifinin rafa kaldırıldığını sanacak kadar toy değiliz. Daha birkaç yıl başımızın üzerinde hayâsızlığın Ermenicesi olarak dolaştıracaklardır. Fantastik Danıştay Baskını ise, Âlî Paşa'nın, Sultan Abdülazîz'in kemiklerini sızlattı. Muhteşem Şûrâ-yı Devlet'i, ne ümitlerle kurmuşlardı. Türk devletini çağdaş uygarlık düzeyine sokacak ana kuruluşlardan, önemli hamlelerden biri olacak diye, olağanüstü genişlikte yetkilerle donatmışlardı. Baskın, o derecede inanılması zor bir olay ki, tarihe geçecek. Her vesileyle hatırlanacak. Zira Türk milletinin geçmişinde mahkeme basmak ve yargıç öldürmek yoktur. Eylemin örgüt işi olduğu muhakkaksa da, hangi ülkede hangi örgüt olabileceği ihtimallerini düşünmek, zihin yormayı gerektiriyor. Geri zekâlı veya muhatablarını geri zekâlı yerine koyan yorumlar ve iddialar okuyup dinlemeye de hazırlanınız...