1908'den beri genel seçim yaparız. 2003 yılında kendimize Türkler bir seçimi beceremediler dedirtmekten, kıl payı kurtulduk. Yüksek Seçim Kurulu sağduyulu ve doğru karar verdi. Türkiye'nin en büyük hukuk hocası Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer aynı istikamette fikir belirtmişti. 3 Kasım 2002 diye tutturup yeri göğü inleten ve yenilgiye doymayan partiler, belki hayal kırıklığına uğradılar. Ancak politika, uzun nefes ve sabır isteyen bir meşgaledir. Önümüzde yerel seçimler var. Boyunun ölçüsünü almak isteyen parti, o tarihi bekleyecektir. Yerel seçimlerde adayın kişiliği, kimliği, genel seçimlerin aksine, partinin ve liderinin önünde değer taşır. Oylar, o kişiye göre yönlenir. Ancak il genel meclisi oylaması, genel seçim gibidir, partilere göre oy atılır. Önümüzdeki baharda il genel meclisi oyları, partilerin kuvvesini, oranını gösterecektir. AK Parti bugünki duruma göre oylarını arttıracaktır. Ancak kış ayları kritiktir. AK Parti'nin hata yapmaksızın yol alması gerekir. Kendini muhafazakâr demokrat ilan etmiştir ki, Merkez Sağ ile eşanlamlıdır. AK Parti, henüz Merkez Sağ felsefesine oturmamıştır. Merkez Sağın kalıntılarını oluşturan Doğru Yol ve ANAP seçmenlerinden oy almıştır ama, bunlar memnuniyetsiz seçmen kitlesinin tepki oylarıdır. Bir partinin, kendi programı, lideri ve ekibi çevresinde geniş bir çekirdek teşkili lazımdır. Merkez Sağ'daki atalet ve Merkez Sol'daki güvensizlik, AK Parti'nin şansını arttırıyor. Orman referandumu ve YÖK yasası gibi münakaşalı konularda AK Parti yıpranmadığı takdirde, bugünkü çizgisi devam eder. Asker gönderme meselesine gelince, yılan hikayesi durumundadır. Tezkere çıktıktan sonra bile ne zaman gerçekleşeceği meçhuldür. Yarın bu konuyu işleyeceğiz.