Başbakan Tayyip Erdoğan, Londra'da. Yazımızı kaleme aldığımız sırada henüz Blair ile görüşmemişti. ABD Dışişleri Bakanı Condy Rice ise, Riyad'da. Kral Abdullah'la görüştü. Yaşlı kral, veliaht ve naib olduğu uzun yıllarda Amerika muhalifi idi. Ağabeyinin yerine tahta oturunca, Amerika ile iyi geçinmeye başladı. Suudi Arabistan, Saddam tehdidinden kurtulmuştur. Şimdi İran tehdidi altındadır. İran, bu topraklarda, kendi patronajı altında, el-Kaide'ye sosyalist bir "şeriat cumhuriyeti" kurdurmak isteyecektir. Sonra diğer Körfez monarşileri, Suudiler'in âkıbetine uğrayacaktır. Daha sonra İran, Türkiye'ye rejim ihracına kalkışacaktır. Irak'ın güneydeki üçte biri, hattâ ortadaki ikinci üçte biri ile Suriye ve Lübnan'ın şimdiden avucunun içine girdiği fikrindedir. Zaten gerçek, hemen hemen böyledir. Böylece dünya petrolünün yarısına egemen olacak İran, ekonomik sebeplerle kendisiyle iyi geçinecek Avrupa'yı, ihtimal Çin'i de yanına alarak, hizaya getirecektir. Amerika'yı kendi kıt'asına def etmekle yetinecektir. Zira enerji sıkıntısına düşecek Amerika, kendi içinde kahrolacaktır. Yahudilere gelince, geldikleri ülkelere geri gönderecektir. Bu suretle Pax Persica gerçekleşecektir. Bunları İngiltere Başbakanı Blair, belki Başbakanımız'a anlatır. Hilmi Özkök Paşa'nın giderayak yalnız ve sadece İran tehdidi hakkında Türkiye'yi uyararak ayrıldığına göre, Genelkurmayımızın bu konuda bilgisi vardır. İran projesi, ABD millî projesinin Asya alternatifidir. Ancak Başbakanımız, Washington'da, Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika planının ortağı olduğumuzu söyledi. İlk defa böyle bir şey talaffuz etti. Miss Rice, toplam petrol üretim ve rezervleri İran'ınkini defalarca katlayan 6 Arap Körfez Monarşisi'ni ziyaret ediyor. Herhalde onları, İran'ın niyetleri üzerinde uyarıyor. İran'ın bu monarşilerde ajanları vardır. Rice, Arap devletlerinde İngiliz karşıtlığının ve nefretinin yerini alan ve husumet derecesini bulabilen Amerikan karşıtlığını yatıştırmaya çalışıyor.