Yalnız bizde değil, pek çok ülkede üzerinde o kadar konuşulan Türkiye'ye AB üyeliği müzakereleri için düzenlenen rapor, şu satırları okuduğunuz zaman, Brüksel'de yayınlanmış olacak. Metin henüz elimize geçmedi. Ama esaslar belli oldu. Rapor, 25 AB üyesi devlete, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasını tavsiye ediyor. Demokraside nice merhale geçtiğimizi, fakat bazı eksikliklerimizin bulunduğunu belirtiyor. Eksikliklerin pek çoğuna katılıyoruz. Maalesef bu âşikar problemleri bir türlü aşamadık. Neler mi? Devlet kontrolünde, fakat özel teşebbüs tarafından Kürtçe veya başka yerel dillerde kurs ve okul açmak, radyo ve TV yayını yapmak serbestliği... Heybeli'deki mahut okulun açılamaması... Gayri Müslim vakıfları... Alevilik ve işkence konularını ise kabul etmiyoruz. Eksiklerimizi hemen giderelim. Kopenhag kriterlerindeki başarımızı, Maastricht kriterlerinin müzakerelerinde de gösterip Avrupa'yı tekrar şaşırtalım. Raporda, diğer üyeler için uygulanmayan şartlara gelince, daha çok Avrupa'daki Türk aleyhtarlarını yatıştırıcı mahiyette bulundukları söylenebilir. Avrupalı gerçek devlet adamları, Türkiye'nin jeostratejisini, silahlı kuvvetlerini biliyorlar. Ancak halklarına bu hususları açıklayabilmeleri zor. Ama, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün söylediğine aynen katılıyoruz, her ne kadar laik olsak da, Türkiye'nin reddi, bir buçuk milyar nüfuslu Müslüman coğrafyada, İslam'a hakaret şeklinde algılanacaktır. Gene böyle bir aksaklık, başbakan Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi cihanşümul terörle mücadeleyi zorlaştıracaktır. Ancak 52 yıllık NATO ülkesi Türkiye'nin, Avrupa Birliği'nden dışlanmasındaki garabet ve mantıksızlık, herkesin anlayabileceği kadar açık, basit ve çarpıcıdır. Haftayı herhalde Türkiye Raporu konusu ile geçireceğiz. Daha sonra, Avrupa müktesebatındaki kazançlarımızı sıralayacağız. Bu yolda her adım, kâr hanemize yazılır. Bizi çağdaş uygarlık yolunda ileriye götürür. Bazı tutucuların iddiası gibi, ne boş yere yorulmuş, ne de maazallah millete zarar vermiş oluruz...