Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olması, dünyanın her yerinde ilgi çekti. Çeşitli şekillerde değerlendirildi. Üyeliğimiz gerçekleşince neler geçeceği üzerinde spekülasyonlar yapıldı. Girmediğimiz takdirde Avrupa ve dünya politikasındaki değişmeler ve gelişmeler üzerinde senaryolar yazıldı. Ünlü fütürologlardan Papa'ya kadar herkes bir şeyler söyledi. Hepsi, kendi temayüllerini, menfaatlerini, endişelerini, kazançlarını, kayıplarını dile getirdi. Hiç birine kızmıyoruz. Herkesin konuşma ve yazma hakkı kadar tabii bir şey yoktur. Her yeni üye kabûl edilirken, artıları ve eksileri hesaplandı. Türkiye çok iri ve diri olduğu için, hesapların daha titiz yapılması yadırganmamalı. Yarın Rusya için, bizimkinden de ince hesaplar yapılacak. Türkiye, Avrupa Birliği'ne çok şey getirecek. Her bakımdan çok menfaat sağlayacak. Elbette Türkiye de üyelikten çok şey bekliyor. Çok menfaat elde edeceğinin güveni içinde, tarihin en büyük devletler birliğinin kriterlerine uymakta kararlılık ve tam bir azim gösteriyor. Avrupa'yı yönetenler, Türkiye'nin getireceği kazançları, dışarıda kalmasının sakıncalarını, ince elediler, sıkı dokudular. Türkiye için oy vermeye hazırlanıyorlar. Türkiye'yi atlatmak isteyenleri aşacaklardır. Türkiye muhalifleri az değildir. Bir kısmı Türk olmasın da, ne olursa olsun zihniyetinin temsilcileridir. Şu anda Brüksel'de hakkımızdaki dokümanlar tamamlandı, üyelerin görüşleri alındı, rapor yazılmak üzere. Pek çok üye, rapora dayanarak oy kullanacaklar. NATO'dan AB Gümrük Birliği'ne kadar her türlü Avrupa örgütü üyesi bulunan Türkiye, Avrupa Birliği'ne girecek. Yeter ki biz kararlılığımızdan ve azmimizden taviz vermeyelim. Eksiklerimizi düzeltip gediklerimizi kapatalım. Devletimizin temel kurumları kavga etmesin. Geçmişteki hatalarımızı, nasıl oldu da Atatürk Türkiyesi'nin üyeliğinin çeyrek asır geciktiğinin sebeplerini unutmayalım. Bir daha asla dalâletlere ve hamâkatlere düşmeyelim. Potansiyelimiz büyük, önümüz açıktır. Yeter ki olmazları zorlamaya kalkışıp hedefimizi şaşırmayalım.