Yazımızı kaleme aldığımız saatlerde henüz referandum sandıkları açılmamıştı. Dün gece saat 20'de Çankaya'daki terör zirvesi de gerçekleşmemişti. Referandum sonuçlarının tahlilini elbette yapacağız. Ancak dün sabah güneş doğmadan Hakkari dağlarında uğradığımız kayıp, öncelikle gündeme oturdu. Yeniden 12 şehit, 16 da yaralı... Sınıra çok yakın bir piyade taburumuzdan bir birlik yer değiştirirken, bir köprü geçişinde tuzağa düşmüş. Teröristler çok yüksek dağlara mı kaçmış, sınırın öte tarafına mı geçebilmiş bilmiyoruz. Sonra sivil bir otobüse de ateş açıldı. Çetenin, üzerine askerimizin gelmesi dolayısıyla ateş açtığı düşünülebilir. Daha derin bir açıklama da mümkündür. Şöyle: PKK, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetki vermesinden, Sayın Başbakan'ın kararlı ve azimli beyanlarından sonra, silâh bırakmak niyetinde bulunmadığını göstermiş olabilir. Amerika ve Irak gibi ülkelerden ve başka ülkelerin politikacı ve medya mensuplarından, PKK'nın devrinin kapandığı anlamında açıklamalar yükselmesi, terör örgütünü behemehal ayakta tutmak isteyenleri telâşlandırmıştır. Tabii diğer bir ihtimal, bizi Irak'a sokmak isteğidir. Bu suretle konu, milletlerarası bir sorun hâline gelecek ve sürekli tekrarlanan PKK isminin propagandası yapılacaktır. İsmi anılmayan terör örgütü, bitmiş demektir. Her ne hal ise, Türkiye sınırları içindekilerin, süratle yok edilmesi gerekiyor. Sınır dışı harekâta gelince politik, askerî ve psikolojik bakımlardan gerekiyorsa, askerimiz Irak'a girer. Tam bu sırada da İran, süper füzeler ve bombalar yaptığından, taarruza uğradığı takdirde düşmanını kahredeceğinden, mahvedeceğinden, savaşın eskisi gibi 8 yıl sürmeyeceğinden falan söz etmeye başladı. PKK'nın arkasında nice devlet var. Türkiye ile Amerika'yı karşı karşıya getirip bizi dolayısıyla yanına almak isteyenler mutlaka vardır. Washington'ın acele ve kesin kararlar vermesi gerekiyor. Türkiye'yi oyalayıp konuyu zamana yaymak politikası bitti. Türk milletinin ve silâhlı kuvvetlerimizin başı sağolsun.