Pek çok devlet gibi Türkiye de Rusya ile samimi ilişkiler kuruyor. Rusya rağbette, saygın, büyük bir devlet. Ancak Rusya'ya karşı çekingenlik de mevcut. Meselâ AB çekiniyor. ABD çekingenliğini saklıyor. Türkiye de belirli bir çekingenlik içinde. Niçin? Başta Türkiye, dünyada pek çok mihrak, Sovyetler Birliği'nin ancak -maazallah- 3. bir cihan savaşı ile sona erebileceğini savunurlarken, kendi içinden ansızın çözülüverdi. Şimdi, Rusya'nın Sovyet dönemi sınırlarını özleyebileceği endişesi var. Türkiye 3 kıt'ada Osmanlı sınırlarını, İngiltere ve Fransa 5 kıt'ada sömürge sınırlarını çoktan unuttu. Rusya'nın da sağlıklı bir devlet yapısı için unutması gerekiyor. Ruslar, millî dehâlarını, asıl şimdi sergileyeceklerdir. Niekim liberal ekonomiye hemen adapte oldular, artık dönemezler. Rusların Türkiye'de en büyük turist kitlesi oluşturacağı, Antalya'da bir buçuk milyar dolarlık 7 yıldızlı otel yatırımı yapacağı, yakın geçmişte kimin aklından geçebilirdi? Rusya'dan çekingenliğin ikinci sebebi, doğalgazdır. Rus doğalgazı Avrupa'yı ısıtıyor ve çok zenginleşen Avrupa bu bağımlılıktan pek rahatsız. Türkiye de dikkat kesilmeye, enerjide Rusya'nın payını dengelemeye mecburdur. Büyük Avrupa devletlerinin durumu şöyle: Almanya petrolünün yüzde 32 ve gazının yüzde 39'unu Rusya'dan alıyor. İngiltere, Rusya'dan hiç petrol almıyor, gazının yüzde 12'sini Rusya'dan alıyor. Fransa petrolde yüzde 16 ve gazda 12, İtalya petrolde 17, gazda 27, Rusya'ya bağımlı. Polonya, Nabucco'ya (beni de alın!) diye müracaatta acele etti. Nasıl etmesin? Asırlarca Rus işgali yaşayan bu ülke, Rusya'ya petrolde yüzde 90, gazda yüzde 46 bağımlı. Slovakya'da bu oranlar korkutucu çizgiye ulaşıyor: Bu küçük ülke petrolünün yüzde 99 ve gazının yüzde 100'ünü Rusya'dan alıyor. Avrupa Birliği, Nabucco'ya dört elle sarılacaktır. *** Cumartesi günkü Haftalık Durum sohbetimde: sütun 2, satır sondan 7'de (Protestan'dır) yerine (Katolik ve Protestan'dır) olacak.