Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, İsrail'e gösterişli bir ziyaret yaptı. Her ülkede Sarkozy'den fazla sükse ile ilgi çeken yeni eşi Carla Hanımefendi, beraberinde idi. Sarkozy, dedesi Osmanlı Yahudisi ve Türkiye vatandaşı olduğu için biz Türkleri çok sever. Fransa, Akdeniz ülkesidir. Türkiye'nin de Akdeniz ülkesi kimliğini sürekli vurgular. Sarkozy, Knesset denen İsrail parlamentosunun, şerefine yaptığı olağan dışı oturumda parlak bir nutuk irad etti. Tevrat'tan parçalar okuyarak Filistin'in Yahudilere Vaad Edilmiş Kutsal Topraklar olduğunu belirtti. İsrailli parlamenterler sevinçle dinlediler. Fransa İsrail'e hayrandır buyurdu. Edebiyatı bırakıp aktüel ve reel politikaya gelelim. Sarkozy bu hususta önemli bir şey söyledi mi? Söyledi! Hem de nasıl! Bir söyledi pîr söyledi! İran'ı, Fransız üslûbuyla değil, Mahmud Ahmedinecat üslûbuyla tehdit etti. (İsrail'i yok etmek isteyeni Fransa yok eder) dedi. (İran'ın nükleer programı bütün devletlerin problemidir) buyurdu. Bu ziyarette Sarkozy'nin tavrının, bütün Arap dünyasında tepkiyle karşılanacağı muhakkaktır. Fransa, Kuzey Afrika ve Levant (Lövan) dediği Doğu Akdeniz bölgelerinden, İkinci Cihan Savaşı'ndan sonra 7 Arap devleti oluşturarak çekilmiştir. Suriye'de artık Fransızca çoktan yerini İngilizce'ye bıraktı. Ancak Lübnan'da hem Fransızca, hem Katolik Hristiyanlık hâlâ birinci derecede geçerlidir. Cezayir'de halk Fransızca bilir ve Fransa'da milyonlarca Cezayirli yaşamaktadır. Fas'ı ve Tunus'u bunlara ekleyiniz. Sarkozy'nin, Fransa için, Türkiye'ye yaptığı sakarlık derecesinde ağır politik hataya düştüğü kanaatindeyim. Ama daha derinden bakılırsa, Fransa'nın Orta Doğu'nun yeniden düzenlenmesi politikasında, Washington'ın baş çektiği ABD-İngiltere-İsrail stratejik ittifakına dahil olmak istediği anlaşılır.