Rusya, Amerika'nın eski Sovyet imparatorluğunun muazzam parçalarını birer ikişer Batı'nın rejim alanına dahil etmesi karşısında soğukkanlı hareket etti. Barış içinde kısa zamanda Batı'nın ekonomik çizgisine erişeceğine güveniyordu. Ben de en fazla 10 yıl içinde Rusya'nın Batı, 15 yılda Almanya seviyesine geleceğine inanıyorum ki Atatürk'ün tabiriyle muâsır medeniyet seviyesidir. Rusya, Özbekistan'da Amerikan nüfuzunu engellemeye muvaffak oldu. Can düşmanı Ukrayna'da pek olamadı. Ukrayna çok az zamanda NATO ve ardından Avrupa Birliği üyeliklerini elde etmeye azimlidir (halkının beşte biri Rus'tur). Kafkasya'da mücadele sertleşti. Amerika, Azerbaycan'ı yanına aldı ve benim şahsi tahminime göre Aliyev'le İran politikası hususunda anlaştı. Ermenistan'da ABD ve Rus nüfuzu dengeli gibi. Gürcistan ise, hele son seçimlerden sonra, NATO ve AB üyeliklerini geleceğinin tek güvencisi gördükten başka, Türkiye ve Azerbaycan ile de çok yaklaştı, Ermenistan'la arası açıldı. Geçen ay ABD'nin 2. şahsiyeti olan Dışişleri Bakanı Miss Rice, Tiflis'te Gürcistan'ın bütünlüğüne garanti verdi ki, şüphesiz üç otonom cumhuriyeti Gürcü toprağı olarak kapsıyordu. Dolayısıyla bu otonomilerin bağımsızlığına izin vermeyeceğini belli etti. Türkiye de esasen siyasetini bu şekilde düzenlemişti. Halbuki Gürcistan'a bağlı bu küçücük cumhuriyetlerde ayrılık hareketi eyleme dönüşmüştür (Türkiye'nin desteği ve Acaralar'ın da dilinin Gürcüce olması bakımından Acaristan=Batum nispeten sâkindir). Rusya, Abhazya ve Güney Osetya'da BM kararı ile asayişi sağlamakla yükümlüdür. Gürcü kuvvetlerinin Osetya'ya girmesi üzerine, Rusya, Gürcistan'a çullandı. Batı âlemi nasıl Yugoslavya'yı parçaladı ise, Rusya da Gürcistan'da aynı uygulamanın meşruluğunu savunuyor gibi bir tutum içine girdi. Tabii ikisinin arasındaki dağlar kadar fark, Moskova'nın umurunda değildir.