İsrail'in bir onbaşı için savaş başlattığına inanmıyoruz. Zaten onbaşı, kuvvetli ihtimalle, iade edilmek üzere idi. İsrail'in aceleyle epey büyük çapta kara, deniz ve hava harekâtına girişmesi, Doğu Akdeniz sahillerini ateşe vermesi çok daha ciddi ve derin sebeplere dayanıyor. Suriye ve İran ile savaşı başlatmak için, Amerika'ya yol açmak, en kuvvetli ihtimaldir. Washington'a emr-i vaki yapılmış olabileceği gibi, danışıklı dövüş de olabilir. Bush ve ekibi, Suriye ve İran harekâtına başlamak için işi uzattıkça uzattılar kanaati Tel Aviv'de yaygındır. İran'ın tecrübeli ve soğukkanlı diplomasisi ile, müzakereleri zamana yayarak çürütmesi, o zamana kadar çoktan atom bombası yapması ise, en kabûl edilebilir endişedir. İsrail, bu konuda da telâşa düşmüştür. Zira bu durumda İran, atom bombası tafrası ile Orta Doğu'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da üstünlük elde edecektir. Müslüman âleminin öncülüğüne bile soyunabilir. Amerika ile milletlerarası terör vasıtasıyla uzun vadeli savaşın liderliğini, ihtiyarlamış ve yıpranmış, bulunamasa bile sürekli aranan, başına ödül konan Bin Lâdin'den alabilir. İran'ın bu potansiyelinden Amerika, Avrupa, Rusya, Türkiye, Araplar da İsrail kadar çekiniyorlar. Şimdi İsrail'in savaşın neresinde duracağı meçhuldür. Suriye'yi vurması, Washington'ın küçük bir işaretine bağlıdır. Amerika ile İngiltere'ye gelince, Genişletilmiş Orta Doğu projesinden vazgeçme ihtimalleri yoktur. Rusya bile bu proje yürüdüğü takdirde kapabileceği menfaatlerin hesabı içindedir. Ankara'da ise böyle bir hesabı yapan yoktur. Fransa, tarihî koruyucusu geçindiği Lübnan'ı savunamamıştır. Dünya servetinin onda dokuzuna egemen 8 ülkenin dünyayı yöneten liderlerleri, Sen Petersburg'da çar saraylarında, İsrail'i incitmeyecek bir nota nasıl yazılır, onu müzakere ediyorlar. Bize gelince, PKK'nın azgınlaşması, Türkiye'ye yapılmış son uyarıdır. İsrail âni bir kararla harekâtını durdurmadığı takdirde, Orta Doğu savaşı ve Pax Americana'nın yeni bir evresine girdiğimiz anlaşılır.