1 aylık savaşın galibi yok. İsrail galip görünüyorsa da, hedefine ulaşamadı. İran'ı Doğu Akdeniz'den sökemedi. Hizbullah'ı savaş dışı bırakamadı. Elindeki Kuzey Kore, Suriye, İran füzelerini imha edemedi. Bu durumda Şam'da Beşar Esat ve Tahran'da Ahmedinecad, İsrail'i, hattâ Birleşik Amerika'yı mağlûp ilân ettiler. Hizbullah'tan hoşlanmayan Lübnanlılar, artık bu örgütü ülkenin savunucusu görmeye başladılar. İsrail'den nefret arttı. Lübnanlılarda biz de Filistinlilerin durumuna düşer miyiz? fobisi oluştu. Fransa'ya gün doğdu. Beyrut'a çıkmaya acele edecektir. Lübnan-İsrail sınırını 15.000 BM barış gücü ve 15.000 Lübnan jandarması koruyacak. Hizbullah'ı silâhsızlandırma misyonunu, Lübnanlılar üstlenecek! İşitin de inanmayın! Lübnan askerinin, Hizbullah'ın elinden silâhlarını alabileceğine inanmış görünenler, geri zekâlı değillerse, neyin olması gerektiğini kanıtlamak için neyin olamayacağını sergilemek peşindeler. Türkiye barış gücüne asker versin mi? Sakıncalarına rağmen vermesi gerekir. Sakınca, Hizbullah'la karşı karşıya gelmek ihtimalidir. Bizim, millî (!) terör örgütümüz vardır. 22 yıldır birlikte yaşıyoruz. Dışarıdan bir yenisini ithal etmeye ihtiyaç yoktur! Mersi! İsrail'in beceriksizliği karşısında zaten Amerika'nın devreye girmesi gerekiyor. Sivilleri hedef alan bu 1 aylık kötü savaş, artık Washington'ın işe girişmesinden başka çare kalmadığını dünyaya göstermek maksadıyla yapılmış olabilir. Hedef bu ise, maksat hâsıl oldu. Amerika, terörle savaşta âciz kaldım, Suriye ve İran kazandı, haydi bana eyvallah! diyemeyeceğine göre, önümüzdeki aylarda sulh ve sükûn bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaklar. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Lübnan'dan sonra İsrail'e gidiyor. Washington, PKK'yı açıkça uyardı. Ankara'ya hareket sinyali gibi görünüyor. Zaten Amerika, barış gücüne katılmamızı da istiyor. Bu katılım Paris'te iyi karşılanmasa bile, stratejik müttefikimizi gücendirecek değiliz ya!..