Federal Almanya şansölyesi Schröder'in Türkiye'yi resmî ziyareti, önemli bir siyasî gelişmedir. Hem bizim için, hem Avrupa bakımından... Avrupa'nın güçlü ülkesi Almanya'nın başbakanı, güzel şeyler söyledi. AB üyeliğimiz için açık, hattâ kesin konuştu. Bu tutum, Türkiye'nin katılımına çok sıcak bakmayan meselâ Avusturya gibi devletleri de etkileyecektir. Mayıs ayında Avrupa Birliği'ne katılacak 10 yeni üyenin en büyüğü ve önemlisi Polonya'dır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Varşova ziyaretinin olumlu sonuçlandığı muhakkaktır. Zaten Polonya'nın Türkiye'nin üyeliğine destek vermemesi, eşyanın tabiatına ve tarih gerçeklerine aykırı düşer. Sıra Fransa'dadır. Derin bir geçmişe dayanan Türk-Fransız ilişkilerinin hararetini kaybetmesi şaşırtıcıdır. Bu hususta, yetersiz ve verimsiz bazı politikacılarımızın hatası söylendi. Bu hataları çok kısa zamanda düzeltelim. Türk Yenileşme Hareketi'nde, 2 asırdan fazla zaman geçti, gerek yönetim, gerek kültür alanlarında örneğimiz, Fransa'dır. Anglo-Saksonlar'a da dikkatli davransaydık iyi olurdu ama, tarihî gerçek, söylediğim gibidir. Sayın Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığında Fransa'ya büyük önem verdi. Çok başarılı bir resmî ziyaret yaptı. Sayın Chirac'tan, bu ziyaretin iadesini bekliyoruz. Avrupa'nın muhtemelen hâlâ aktif en tecrübeli devlet adamı olan Chirac'ın ziyareti, Ermeni palavraları ile zaman zaman bulanan ilişkilerimizi onaracaktır. Kıbrıs'ı mantık çerçevesinde çözüme ulaştırıp, Avrupa devletleri ile temaslarımızı en yoğun hâle getirelim. AB devletlerinin çoğu NATO müttefikimizdir. Gümrük Birliği'nde ortağız. 2004 yılı içinde Türkiye'nin AB üyeliği artık kesinleşmelidir. Hem Avrupa nezdinde, hem bizde... Çok uzattık, hem biz, onlar... Tadı kaçmasın.