Seçimin gerçekleri

Gerçi yerel seçimlerdir. İktidar tayin etmez, iktidarı değiştirmez. Ama iktidarı olumlu veya olumsuz, şu veya bu şekilde etkiler. Biz, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne kesin kararlılıkla taşıyacak parti hangisi ise, onu destekleriz. Zira Türk'ün bütün istikbali bu konuda düğümlenmiştir. Muâsır medeniyet seviyesine erişmek veya o seviyeden aşağılara düşmek meselesidir. Her şeyimiz, bu çizgiye yakınlığımız ve uzaklığımızla orantılıdır. Avrupa düzenine karşı koymayı çağdaşlığa, hattâ uygarlığa karşı çıkmak şeklinde algılıyoruz. Bütün hayatımızı, Türk'ün, bir türlü güneşte yerini alamadığına üzülmekle geçirdik. Misyonun sahibi millettir. Hedefe en hızlı götürecek partinin AK Parti olduğu ise münakaşa edilmiyor. Bir buçuk yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi oyunu yüzde 7.6 artırdı. Küçümsenmez bir gelişmedir. Halkımız, iktidarın icraatını onaylamış devamı için teşvik vermiştir. Bununla beraber yüzde 41.9 oy, Menderes'in ve Demirel'in rekorlarının çok gerisindedir, Özal'ı da tutturamamıştır. Menderes'in tam yüzde 16 gerisidir. Onun için AK Parti'nin 'Merkez Sağ'ı ele geçirdiği, derleyip topladığı veya 'Merkez Sağ'a oturduğu iddialarına ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. Bundan sonra ne olacağı, olanlardan çok önemlidir. Zaten 2004, Türkiye tarihinin kader yıllarından biridir. AK Parti, değiştiği beyanını kanıtlamak, gene kanıtlamak, sonra gene kanıtlamak durumundadır. Değişmeyi 'Millî Görüş'ten ayrılmak manasında algılıyoruz. Zira 'Millî Görüş'ün gerçek sahiplerinin oyu yüzde 4'ten ibarettir. Ve 'Millî Görüş'ün, 'Merkez Sağ' felsefesi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Millet, oyunu, 'Millî Görüş'ten vazgeçip 'Merkez Sağ'a giden liberal muhafazakâr kimlikle köklü reformlar yapacağını ümit ettiği partiye verdi. Ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın gurura kapılmayacakları sözüne de inanıyoruz. Geçmiş liderlerimizin hiçbiri mağrur adamlar olarak politikaya girmedi. Zamanla çevreleri, onları o hâle getirdi. Onun için, Sayın Başbakan'a sözünü sıkça hatırlatırsak, bizi mazur görmelidir.