Seçimler ve AB

Bu satırlar yazılırken sandıklar açılmak üzereydi. Seçim değerlendirmelerine yarın başlayacağım. Seçimlerden başarı ile çıkması beklenen Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, nisan ayında Kıbrıs konusu üzerinde yoğunlaşacak. Yeni nesiller inşallah Kıbrıs sorunu çözülmüş bir Türkiye'de yaşamaya başlayacaklar. Çözülemeyip mayısa sarkarsa, kârlı çıkacak taraf yoktur. 15 üyeli Avrupa Birliği, nisan bitip mayıs başlayınca, 10 yeni üye daha kazanacak. 25 devletten oluşan Avrupa, Birleşik Amerika ile denge kurmaya çalışacak. Teröre karşı savaşta ABD ile ortak hareket edecek. Zaten AB, geniş ölçüde NATO üyesi devletlerden ibaret. Tabiatiyle Washington, NATO gibi terör savaşında da önderliği üstlenecek. Avrupa'yı bu ağır külfetten koruyacak. Mayıs ayında, Avrupa'da AB üyesi olmayan az ülke kalacak. Bunlardan Norveç, İzlanda, İsviçre gibi bazıları ise, isteseler yarın üye olabilecekleri halde, dışarıda kalmayı tercih ettiler. Sırada Bulgaristan'la Romanya var. Bulgaristan'la 1908'e, Romanya ile 1878'e kadar 5 asır aynı imparatorluk çatısı altında yaşadık. Şimdi onlara yetişemezsek, beraberce AB'ye girmeyi beceremezsek bize ayıp olur. 'Halkımız bu aybı kaldırmaz. Yöneticilerimizi ayıplar. Zira Türk milleti Avrupalı olmaya kararlıdır. Bu kararı hissedemeyenler, çağın gerisinde kalanlardır ki, bizi bu geri çizgilere mahkûm kılmışlardır. Hâlâ hayal, ümit, hamaset edebiyatını sürdürüyorlar. Ama AB, gerçekleri yansıtıyor. Palavra sıkmıyor. Halkımız ikisi arasındaki farkı artık anladı. Avrupa standartlarını kabul etmek, muasır medeniyet seviyesinin tastamam kendisidir. Ve çağdaş uygarlık çizgisinin alternatifi yoktur. AK Parti, bu katı gerçeği kavramış gibi görünüyor. Kavramayı sürdürdüğü oranda oy alacaktır. Çağımızı anlamakta zorluk çekenler ise, Türkiye'nin gerçeklerini göremiyorlar. Ama, fakat, lakin, bununla beraber, zira gibi lafızlarla medeniyete rezerv koyanlar, tereddütlerini açığa vuranlar, oy yerine nal topluyorlar.