Yazımızın başlığının daha doğru şekli Stratejik ittifak yenilendi mi? şeklindedir. Zira ABD Başkanı ile Türkiye Başbakanı arasındaki görüşmeler her zaman iyi geçmiş, bu defa da öyle olmuştur. Hemen akabindeki tatbikat ve uygulama önemli ve belirleyecidir. Uygulama başlarsa artık PKK Türkiye'de de, Irak'ta da, İran'da da, Suriye'de de, Avrupa'da da enkaz hâline gelir, maziye karışır. Her türlü ekonomik kolaylık bizden esirgenmez. Tıpkı Irak hakekâtında ABD'yi fiilen destekleyen üyeleri gibi Türkiye'nin de Avrupa Birliği'nde kuvvesi, saygınlığı artar. Şehirlerimizdeki kapkaç bile azalır. Ancak Türkiye-ABD stratejik müttefikliği İkinci Tezkere sonrası gibi lafta kalırsa, Washington gene genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika devlet politikasını gerçekleştirecektir. Türkiye katılmıyor diye vaz geçmek ihtimali sıfırdır. Ermeni, Kürt kartlarını oynıyacak, PKK'yı bile canlandıracak, kıytırık müttefikler arıyacaktır. Türkiye'nin Hazar'a, Türk illerine doğu yolları kesilecektir. Eh, Avrupa'da da çok itilip kakılırız. Ne oluyoruz. Başkan ile Başbakan stratejik müttefiklik kararlaştırmadılar mı? sorusunun cevabı şudur: Bir takım akl-ı evveller, yüzde yüz yanlış fikirleri ideoloji derecesinde vurgulayarak telkin etmişlerdir. Birinci yanlış Müslüman'ın Müslüman ile savaşmayacağı fantastik iddiasıdır. Bütün tarih, Müslüman devletlerin biribirleriyle, Hıristiyan devletlerin keza biribirleriyle en kanlı savaşları ile dolup taşar. Müslümanlar arası savaş Hazret-i Ali efendimizin hilâfeti dönemiyle başlar, inanılmaz vahşetle 8 yıl süren İran-Irak harbi ile hızını alamayıp günümüzde Irak iç savaşına dönüşür. İkinci yanlış komşularımızla aynı coğrafyada Amerika değil biz yaşayacağız fantezisidir. O coğrafyada Amerika'nın yarım asır komşumuz olacağı gerçeğini haydi pas geçelim. Rejimleri Türk düşmanlığı üzerine kurulan komşularımızın -isim vermeye luzüm yok- kuyumuzu kazıp gözümüzü oyduğunu, milyonlarca sahte harita ile kendi öz vatandaşlarını bile kandırdıklarını, ancak çok yıldızlı bir generalimizin sınıra gelip höt deyince ödlerinin koptuğunu, ondan önce devlet ve hükûmet başkanlarımıza hakarete yakın terbiyesizliklerde bulunduğunu unutmak, ciddi bir devlete yakışmaz. Türkiye'nin istikbali, bu iki batıl itikadı aşabilmek becerisi ile orantılıdır.