Stratejiye geçmek

Kim derdi ki, Birleşik Amerika'dan sonra Avrupa Birliği de Türkiye'yi stratejik müttefik ilân edecek? Hem de, Avrupa Birliği'nin hakkımızda epey veriştiren genişlemeden sorumlu Alman komiseri Günter Verheugen'in ağızıyla... Gerek ABD'nin, gerek AB'nin NATO üyesi olarak müttefiki bulunduğumuz doğrudur da, stratejik müttefik kavramının manası çok derin ve bir o kadar geniştir. Verheugen, Süddeutsche Zeitung'a şöyle diyor: "Türkiye'nin üyeliği hâlinde, Avrupa Birliği, Avrupa sınırlarını aşarak, stratejik bir duruma yükselecektir. Süper güç olacak, cihanşümûl boyutlarda istikrar ve barış getirecektir". Bu cümle ile Avrupa Birliği açıkça Pax Europa ilân etmekte, daha doğrusu Türkiye'yi içine aldığı zaman ilân edeceğini, gerçekleştireceğini bildirmektedir. Pax Americana ile dost, fakat elbette menfaat yarışı yapan bir Pax Europa.. Böyle bir durumda Türkiye'nin değerine paha biçilemez. Zira Birleşik Amerika ile çok yakın dost ve AB üyesi bir Türkiye, Avrasya'ya geçişte elbette stratejik rol oynıyacaktır. Bu gerçeği, en gözü kapalı bir statükocu bile görür. Nitekim, Türkiye'nin üyeliğine direnenlerin başında gelen Lüksemburg büyük-dükalığı başbakanı Jean-Claude Juncker, evvelsi gün şöyle dedi: "Türkiye ile müzakerelere başlıyalım. Çok uzun süre düşündükten sonra, Türkiye'nin üyeliğinin katkı sağlıyacağına kanaat getirdim". Hıristiyanlık'la İslâm'ın barışmasında Türkiye'ye rol biçilmese bile, bizim üyeliğimizi destekleyen bu görüş de doğru ve makbulümüzdür. Müzakereye başlıyalım. Bulgaristan ve Romanya ile beraber ve lütfen Rusya, Hırvatistan ve Sırbistan'dan önce üye olalım. Atatürk gibi atılımcı inkılâpçı bir reformcu olsa idi, biraz tahayyül etmeye çalışalım, muâsır medeniyet çizgisine geçmek için böylesine müsait bir ortamı kaçırır mı idi? Kaldı ki, Atatürk olsa idi, çeyrek asır önce Avrupa Birliği'ine girmeyi becermiştik, kimse şüphe etmesin....