Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin, birkaç bakanı ile ansızın Ankara'yı ziyareti, kısa da olsa, dikkatleri çekti. Mutat şeyler söylendi. En gerçekçisi, 4 milyar dolar yıllık kapasitedeki Irak ticaretimizin 20 milyara çıkarılabileceği idi. Irak'ın bütünlüğü ve Türkiye ile dostluğu üzerinde mutabık kalındı. Talabani, Barzani ile birlikte, Kuzey Irak'ta otonom bir Kürdistan oluşturan kişidir. ABD tarafından, Saddam'ın yerine Irak cumhurbaşkanı yapıldı. Irak'a Arap olmayan, Arap Kürt'ü bile olmayan, Arap düşmanı bir Kürt'ün devlet başkanı yapılmasını Iraklılar yakın geçmişte tasavvur bile edemezlerdi. Bu suretle Arap coğrafyasından önemli bir parça koptu. 20 küsur Arap devletinin sesi sedası çıkmadı gibi bir şey. Bütün bu ters gelişmelerin müsebbibi, Saddam adlı çok kanlı bir generalin ülkeyi ele geçirmesidir. Arapların dirilişi manasındaki Baas sosyalist Arap ırkçısı öğretinin temsilcisi Saddam, kendi diktatörlüğü altında Arap birliğini gerçekleştirmek istedi. İşe Kuveyt'in işgali ile başladı. Umman Denizi'ne, Kızıldeniz'e, Akdeniz'e oradan zıplayarak Kuzey Afrika'ya ulaşmak ve enerji tekeli kurmak hayali Saddam'a yetmedi. Cihan devleti Birleşik Amerika'ya haddini bildirmeye kalkıştı. Halbuki artık Saddam'ı savunacak Sovyetler ortadan kalkmıştı, Saddam farkına varmadı. Ama ABD'nin Irak'ı işgalindeki acemilik ve beceriksizlik, bir bakıma bugün Saddam yönetimini aratır hâle geldi. İnsanlığın Tarih dönemine girdiği (M.Ö. 3300) topraklarda tam bir insan ve medeniyet kıyımı ve kırımı oldu. Talabani, Türkiye'ye, PKK'yı ortadan kaldırmak için Barzani ile anlaşmayı teklif ederek, Amerikanca konuştu. Türkiye şüphesiz Irak'ın bütünlüğünü ister ve bu, doğru bir politikadır. Ama bizim arzumuz yetmez. Irak muallaktadır, hâlâ boşlukta sallanıyor.