Terör politikamız

Millî Güvenlik Kurulu'ndan teröre karşı sert ve tavizsiz bir uygulama tavsiyesi çıktı... Kim ne bekliyordu ki? Başbakan'ın en insancıl ve yumuşak yaklaşımını adamlar, bir aylık mütareke ile cevapladılar. PKK'nın bu teklifinin kısaca ve kabaca anlamı şudur: Türkiye'yi Türk ve Kürt diye ikiye bölecek bir siyaset izlemediğiniz takdirde, bir ay sonra yeniden asker, sivil, hacı hoca, bebek çocuk, kadın ihtiyar demeden güneydoğu ağırlıklı, fakat yurdun her yerinde insanları katledeceğiz. Ormanları yakacağız. Valilerin yolunu keseceğiz ve saire... Terörle pazarlığa kalkışan aydınlarımız, teröristleri aydınlatamadılar! Zira terörle, İngiltere'nin, İspanya'nın mücadele metodlarından tek adım geriye düşmemek suretiyle savaşılmak gerekir. Bir Avrupa devleti sıfatıyle de Türkiye böyle davranacaktır. Millî Güvenlik Kurulu'ndan, bölgeler arası ekonomik, kültürel ve sosyal eşitliği sağlamak tavsiyesi de çıktı. Güzel, romantik bir istektir de, tatbik kabiliyeti sınırlıdır. Hiçbir büyük ülkede, meselâ Birleşik Amerika'da, bölgeler arasında gelişmişlik eşitliği yoktur. Alabama ve Connecticut eyaletleri arasında bu fark yüzde yüzdür. Ama bu, doğuya istimam etmeyelim manasında değildir. Elbette elimizden geleni yapalım. Bilhassa, büyük yatırımlarını İstanbul, Antalya gibi yerlere yapan doğulu iş adamlarımızı, bu hususta teşvik edelim. Teröre karşı operasyonlar sürecektir. Lafla hiçbir yere varılamaz. Ama PKK terörünü ve diğer terör örgütlerini, hepsi Türk olan halkımızın mahalli isteklerini engellemek için bahane sayamayız. Geçmiş metodları kaale bile almaksızın, Avrupa standartlarındaki bütün hürriyetleri aynen ve samimiyetle ve hemen uygulayalım. Mahalli dillerde basın ve yayını, yasalarımız ve Avrupa kriterleri çerçevesinde, tamamen özel sektöre bırakalım. Devlet, folklor dışında, küçük dillerin öğretilmesiyle uğraşmaz. PKK'dan emir alan veya korkan politikacılarımıza da dikkatimizi esirgemeyelim. Burası Türk devletidir. Hiç kimse bu gerçeği ihlâl edemez.