Eşkıyanın dağa çıkması, yasalara, düzene devlete baş kaldırması, yakıp yıkması, vurup kırması, yeni bir şey değil. Hem imparatorluk, hem cumhuriyet tarihimizde emsali var. Yolsuzluk, devleti yönetenlerin milletin parasını çalması, rüşvet alması da son yıllarda ortaya çıkmadı. Her asırda mevcuttur. Ama komünist çetelerin, PKK'nın, Hizbullah'ın ayaklanmaları ve tamamen ortadan kaldırılamamaları, çapı ve sürekliliği bakımından, tarihimizde, geçmişimizde az görülen boyuttadır. Son dönemlerin soygun ve hortumlamaları da, miktar bakımından, tarihimizde rekor oluşturacak düzeydedir. Üç kıt'adaki Osmanlı, cumhuriyet devrindeki hırsızlar çapında büyük hırsız yetiştirmedi. Çalınan meblağlar ortadadır. Terör ve yolsuzluk gibi iki belâ, niçin bu derecede büyüdü? Bu, tarihçilerimizin akademik çalışmalar yapacakları muazzam bir konudur. Terörle yolsuzluğun derinlemesine ilişkisini de belirtmek isterim. Terörün ve yolsuzluğun ilk tezahürlerinde üzerlerine gidilmemesi, pas geçilmeleri, önem verilmemesi, hemen başlarının ezilmemesi, mekanizmaların bu illetlerden derhal temizlenmemesi, bu kadar büyümelerinin başlıca sebebidir. Bu yazıyı niye yazdım? Doğuda baş kaldırma olayları, çetelerin hâlâ dağ dağ dolaşmları, vahîm gelişmelerdir. Yeniden dışdestekler bulmaları ihtimali vardır. Yolsuzlukların ve hortumlamaların izlenmesi üzerinde yetkililer güzel sözler söylüyorlar. Vaadlerde bulunuyorlar. Ancak yeni yolsuzluk alanları açılmaması için, çok dikkat edilmeli. Biliyor musunuz ve bilmem dikkatinizi çekti mi sayın okuyucularım, Avrupa'nın en yoksul ülkesi hâline gelmemizin sebepleri üzerinde hiç konuşulmadı...