Sayın Bülent Ecevit, devletçe ödenmesi yasal hakkı iken, hastahane ücretlerini, kendi mütevazı gelirinden ödüyormuş. Ama, Başbakan'ın hastalığı Türkiye'ye milyarlarca dolara mâl oldu. Şimdi fiilen başbakan Sayın Devlet Bahçeli'dir. Bize göre Sayın Ecevit, Temmuz içinde istifa edecek. Çankaya zirvesindeki Avrupa Birliği hakkında köşeli çıkışına kadar Dr. Bahçeli, başbakanlığın birinci adayı idi. Acaba diyorum, sisli havalarda faaliyete geçenler, Sayın Bahçeli başbakan olmasın diye mi, ona Avrupa Birliği'nin Türkiye için nice tehlikelerle dolu bulunduğu fikrini verdiler? Yoksa konu çok daha mı basit? Sadece yanlış hesapların ve büyük siyasette önünü görememenin eseri mi? Zira genel başkanların çevreleri, bu çizgide adamlarla çevrilidir. Risk alamayan kişi, politikaya girmez. Zaten bana göre belli başlı alanlarda da başarısı olmaz. Büyük adamların biyografilerini inceleyin, meselâ Atatürk'ü hatırlayın. Çok büyük riskleri başarıya çevirebilmek yetenekleriyle tarihe geçmişlerdir. Hiçbir şey yapmadan gündelik işleri yürütün, riski yoktur. Ülkeyi olduğu yerde saydırır, o zaman içerisinde dünya alıp yürüdüğü için, memleketi geriliğe, fakr-u zarûrete mahkûm eder gidersiniz. Kopenhag siyasî kriterleri üzerinde hiçbir AB ülkesi münakaşa edemez. Ederse, üyelikten ayrılır, zorla tutmuyorlar. Bazı ilkeler bize ters gelebilir, gerçekten ters de olabilir. Ama klübe girebilmek için aynen kabule mecbursunuz. Hükûmet krizi bu kadar uzatılamaz, askıya alınamaz. Çok zarar veriyor. Herhangi bir şekilde çözümleyip, Aralık ayında kalkacak trene yetişmeye bakalım. Bu tren benzetmesiyle dalga geçenlerin suratlarını menfi bir gelişme hâlinde, o zaman görmek isterim. Türkiye'yi maazallah o kadar zor bir periyoda sokarsınız ki, politik yeteneği olmayanlar, hayal bile edemezler.