1929'daki benzer bir krize, Amerika Birleşik Devletleri'nin, bütün vatandaşlarını ev sahibi kılmak hevesinin sebep olması, inanılması zor gibi geliyor. Kaldı ki Amerika, daha dünyanın finans başkenti New York sokaklarında yatıp kalkan on binlerce yoksulu yerleştiremedi. Hastane ve eczane kapısına yaklaştırılmayan on milyonlarca vatandaşına en basit sağlık hizmeti götüremedi. Tabiatıyla finans krizinin, çok ağırlıklı daha epey sebebi var. Bizde de Japonya'dakilerin sayısına ulaşan dolar milyarderlerinin yanında bir de CEO denen zümre oluştu. Ayda on milyon dolar maaş, yılda yüz milyon dolar ikramiye, bir o kadar emekli maaşına burun kıvırmaya kalkıştılar. Böyle bir sistemin aksayacağını kestiremeyen, kendileri de sistemin içinde bulunan, milyarlarca dolarlık kurumlarda çalıştırılan güyâ üstün zekâlı fütürologların palavra kestikleri, açığa çıktı. Daha vahîmi, demokrasiyi ayakta tutan politikacılar yara aldı. Vatandaş oyunun her zaman isabetli olmadığı, sıradan insanların bile seçilip kocaman makamlara yükselebileceği anlaşıldı. Beyazlar'a güveni sarsılan Amerikalılar, bir Siyah'ı tecrübe edecekler. Trilyonlar havada uçuşuyor. Dünya borsalarındaki senetlerin değeri 52 trilyondan 25 trilyon dolara, yani yarı yarıya düştü. Yüz binler işini kaybetti. Nice anlı şanlı geçmiş sahibi bankalar, holdingler, dev şirketler darda kaldı. ABD, bankalarının desteklenmesi için 750 milyar dolar ayırdı. 24 üyenin son Brüksel zirvesinde Avrupa Birliği 268, Japonya 255 milyar dolarlık paketler hazırladı. AB=Japonya görüntüsü dikkati çekiyor. AB 268+Japonya 255=523 milyar dolar, Amerika'nın 750 milyarının gerisinde kalıyor. Bu da ABD ekonomisinin hacmini gösteriyor.