Demirel'den sonra Türk dünyasını çok ihmal ettik. Özal'ın ve Demirel'in Balkanlar ve Kafkasya dahil Türk âlemi ile bizzat derinlemesine ilgilendikleri dönem kapandı. Türkeş'le beraber bu çok tecrübeli Devlet adamlarının çekilmesiyle oluşan boşluk doldurulamadı. İsmail Cem elbette elinden geleni, samimiyet ve istekle yapıyor. Ancak Demirel çekilince, çok yoğun Türk dış politikasından Orta Asya'ya gerekli zamanı ayırabilmek mümkün olmadı. Demirel, dışişleri bakanlarının işini geniş ölçüde paylaşıyordu. Dış dünyada herkesi tanıyor, rahatça telefon açabiliyor, hiç yüksünmeden ülkeden ülkeye koşuyordu. Devlet Bahçeli'nin Kazakistan ve Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Özbekistan ziyaretleri verimli oldu. Dr. Bahçeli, Türkmenistan'a çok başarılı bir çıkış yapmış (hattâ kendisine evlenmesi için seçkin bir Türkmen kızı gösterilmiş), sonra nedense arkası gelmemişti. İç meselelere, parti problemlerine, lüzumundan fazla boğulmamak lâzımdır. Genelkurmay Başkanımız'ın çok etkili Azerbaycan ziyaretini de unutmuyoruz. Bu defa Taşkent'te İslâm Kerimov'la Kuzey Afganistan'daki (ki burası Güney Türkistan'dır) Özbekler'i ve Türkmenler'i konuştuklarını sanıyorum. Türk devletleri, Türkiye'nin büyük askerî gücünü, tecrübesini, geleneğini biliyorlar. Bu zenginliğimizden istifadeye açık durumdadırlar. Bizim o kadar çok sayıda genç yaşta emekli değerli subayımız var ki, bu ülkelerde onlardan faydalanmak için de proje geliştirmek yerindedir. Amerika Birleşik Devletleri bile Türk cumhuriyetlerinde üsler edinmeye başladı. Bir büyük milletin çeşitli devletleri arasında işbirliği için Türkiye'nin baş çekmesi lâzım.