Mevlâna Celâleddin Rûmî Hazretleri'nin şeb-i arûs dediğimiz Cenâb-ı Hakk'a kavuşmasının 734. yıldönümü dün gece idi. Mevlânâ, Türk mutasavvıflarının en büyüğüdür. Horasan Erenleri'ndendir. Türkistan'dan çıkıp Diyâr-ı Acem-i ve Diyâr-ı Arab'ı gördükten sonra Konya şehrini mesken tuttu. Selçuklu dönemi hâkanlarımızın Kaanûnî Sultan Süleymân'ı olan Büyük Alâeddîn'in muhteşem Türkiye'sine şeref verdi. Dünyanın en zengin ülkesi kıldığımız Anadolu'nun Moğol istilâsına maruz kaldığı devri de yaşadı. İhtişamlı devleti kırk beyliğe bölünen Türk'ü teselli etti. Türk'e cihan imparatorluğu tebşîr etti. Türk estetiğinin doruğu olan Mevlevî âdâb, erkân, merasim, âyîn ve san'atına ilham verdi. Yunan'ın felsefe'si, Arab'ın kelâm'ı ne ise, Türk'ün tasavvufu da odur. Millî tarihimizin en büyük tefekkür akımıdır. 13. asırda odaklanarak bizi yüceltti. İnsanlıktan ayırmadı. Hoyratlaşmamızı engelledi. İşte Mevlânâ'nın çağdaşları en büyük Türk ümanistleri: Hacı Bektaş Velî, Yûnus Emre, Nasreddin Hoca, Sultan Veled... 1050'lerde Türkistan'da Ahmed Yesevî Hazretleri'nin açtığı altın yol, Türkiye'mizin sonraki asırlarında da izlendi: Hacı Bayram Velî, Akşemseddin, Merkez Efendi, Azîz Mahmud Hüdâyi, İbrahim Hakkı... Bu ne kudret, ne şevket, ne haşmettir ki, 750 sene sonra, koyu Katolik İspanya Kraliçesi'ne, Anglikan mezhebinin başı İngiltere ve Velîahdi'ne eşiğini öptürüyor... Birleşik Amerika'da milyonlarca muhib oluşturuyor... Mevlânâ'nın şiirleri, özdeyişleri, öğretileri bütün dillerde okunuyor. 800. doğum yıldönümü olan 2007, bütün dünyada Mevlânâ Yılı ilân edilip kutlanıyor. Bizi Türk hümanizminin şâhikalarına yükseltiyor.