AK Parti'nin, daha doğru ifadeyle Tayyip Erdoğan'ın Türk milliyetçiliğine temayülü, politikamızda önemli denge değişikliği yapar. Zira Sayın Erdoğan, Türk milliyetçiliğine, en vazgeçilmez bir parçasından, Gökalp'in Turan dediği Türkçe konuşan kavimlerin iş birliği konusundan girdi. Türk devletleri ile iş birliğini başarabilen, ayrıca diaspora'sı güçlü bir Türkiye, daha güçlü, çok daha güçlü bir Türkiye'dir. AB ve ABD'den daha saygı görecek ağırlıklı bir Türkiye'dir. Nice yıldan sonra tekrar bizi büyük devletler arasına sokabilecek unsurlardan biridir. Böyle bir politika, kesinlikle İran'ın cihanşümul devlet siyasetine aykırıdır. Vurgulayarak belirtiyorum. Türk cumhuriyetlerine gereken ilgi, Türkeş'in büyük eseri olan Milliyetçi Hareket Partisi'nden beklenen bir misyondu. Her zaman bekliyoruz. Zira herhangi bir partinin tekelinde değildir. Zira Türk'lüğün istikbali ile birinci derecede ilgilidir. Bu ideal, önce Turgut Özal'ı büyüledi. O büyük adamı öylesine kavradı ki, onu feth etti, mest etti. 5 Türk cumhuriyetini 5 günde ziyaret gibi olmaz bir işe kalkışarak bu yolda can verdi. Bu ideal, Özal'ı yetiştiren, onu Turgut dâhîdir beyler diye bizlere tanıtan, Süleyman Demirel gibi en büyük çapta bir devlet adamının, 1974'ten ölümüne kadar çok yakın dost oldukları Alparslan Türkeş'le iş birliği de yaparak, insanlığın sömürge aybından son kurtulan parçaları Türk yurtlarını ele almasını sağladı. Demirel, yalnız Türk Cumhuriyetleri ile yetinmedi. Adriyatik'le Çin Seddi arasında uzanan, eski eyaletlerimizi de kapsayan, muhteşem Türk coğrafyasını, inanılması zor bir vukuf ve tükenmez bir aşk ile kavradı. Bu ülkeleri sürekli ziyaretlerinde, ben, Sayın Demirel'in şahsî davetlisi olarak yakınında bulundum. Gündüz oturmayarak, gece uyumayarak Türk milleti için nasıl çalıştığına şahidim. Çiller ve Yılmaz gibi başbakanlar ise, bu konu ile hiç ilgilenmediler. Ama AB ile ilgilendiler ki, bu bakımdan gene kendilerine teşekkür ediyoruz. Başbuğ Türkeş'in partisi bu konuda, üçlü koalisyonda iktidarda iken, elbette Türk birliği fikrini savunmakla beraber, fiilî bir şey yapmadı. Cumhurbaşkanı Demirel ne gerekiyorsa zaten yapıyor diye uzak durduğu da söylenebilir. Kayseri'de Türkeş'i devam ettirerek bu yıl her zamankinden büyük ve canlı bir kalabalık toplanması, AK Parti'yi uyardı. Siyaset boşluk kabûl etmez. Türkçe konuşan ülkeler pek çok ihmal edilmişti. Sayın Erdoğan, hiç vakit geçirmedi. Davayı dört elle kucakladı. Milliyetçi Hareket Partisi'nin gittikçe büyüyen oy potansiyelinin bir bölümüne açıkça tâlip oldu ki, siyasette ayıp değildir, meşrudur. Türk kavramından hatta yalın Türk kelimesinden çekindiği çok ağır ithamına maruz kalan AK Parti, şimdi bu açığını, çok ciddi bir hamle ile kapatmaya çalışıyor. Atatürk'ün ruhu şâd oldu. Sayın Başbakan'ı kutluyoruz. Dikkatle izliyoruz.