Türkiye girmesin diyenler

Avrupa Birliği ile müzakereye başlamamızı istemeyenler var. Hiçbir politika yüzde yüz taraftar bulmaz. Daima muhalifleri olur. Ama Avrupa Birliği ile müzakereye başlamamızı istemeyenler, meşru platformlarda kalmıyorlar. Hem bizdekiler, hem Avrupa'dakiler... Olumlu atmosferi dağıtmak için her şeye tevessül edebiliyorlar. İlişkilerimiz geliştikçe, reformlarımız gerçekleştikçe, lehimizde söz söyleyenler arttıkça, müzakere tarihi yaklaştıkça, muârızlarımız telaşlanıyor, küstahlaşıyorlar. Ancak Brüksel'de masaya oturduğumuz zaman, bu demokrasiye aykırı tutum sahiplerinin şerlerinden masun kalabileceğiz. Ama bu defa üslûplarını değiştirerek devam edenler bulunacak, ipe un sermek metoduyla geciktirmek yolunu deneyeceklerdir. Türkiye'yi birinci lige lâyık görmeyenlerin sayısı, müzakereler ilerledikçe azalacaktır. Sesleri kısılacaktır. Elbette her zaman Avrupa Birliği'nin muhalifleri bulunacaktır. NAFTA'yı denese idik, İslâm Birliği kursa idik, Çin ile ittifak etse idik falan diyeceklerdir. Demokratik kurallar içinde şüphesiz eleştirilerini yapacaklardır. Ama bir kısmı AB şartlarını öyle beğenecek, onlara öylesine adapte olacak ki, üyeliğimizi geliştirmek için çalışacaktır. Bir kısmının çocukları ve torunları, Avrupalı'lığı öyle bir benimseyecekler ki, babaların ve dedelerin muhalefet güçleri kalmayacak. AB tipi demokrasiyi asla beğenmeyenler, otoriter yönetimin daha sağlıklı bir rejim olduğuna inananlar, her zaman mevcut bulunacaktır. Onların fikirlerine de saygı göstereceğiz. Türkiye girmesin, zaten bizi almazlar diyen reform karşıtları dehşetli tutucular, 3500 dolarlık Türkiye'nin müsebbibleridir. Kusura bakmayın, hiçbir şeyi öngörememişlerdir. Bununla beraber Avrupa Birliği üyeliğinin, veya sadece Avrupa kriterlerini kabul etmemizin, tarihimizin çok büyük inkılabı, tam bir dönüm noktamız olduğunu biliyoruz. Bu tip geçişlerin tam bir sükûnet içinde yapılamadığı da âşikârdır. Sabırlı davranacağız, uyumayacağız ve çağdaş medeniyet düzeyine geçeceğiz.