Türkiye Cumhuriyeti'nin Irak politikası, bu ülkede Türkiye aleyhine bir değişiklik olmamasına dayanır. Buna Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması diyoruz. Ancak Türkiye, Irak'ın bütünlüğünün şampiyonu olamaz. Bunu Arap devletlerinden daha fazla istemesi aşırı kaçar. Kaldı ki, Amerika gibi bir süper devlet Irak'ı parçalamaya ve sınırlarını değiştirmeye kararlı ise, Türkiye'nin gücü bunu engellemeye yetmez. Hiçbir devletin gücü yetmez. Bunlar reelpolitik ilkelerine uyumlu görüşlerdir. Romantik görüş sahipleri, reel politikten hiç hoşlanmazlar. Zira onların hayal dünyasını bozar. Reelpolitik her zaman ve her konuda hükmünü icra ettiği için, romantikler sürekli kayba uğrarlar. Türkiye, Kuzey Irak'ta elbette kendisine düşman eşkıya sürüsü toplanırsa, tedbirlerini alır. Soydaşı Irak Türkleri'ni ezdirmez. Ama marifet ve hüner, bu politikayı, Birleşik Amerika ile birlikte uygulayabilmektir. Savaş istememek de, savaştan nefret etmek de hem soylu, hem çağdaş bir duygudur. Anlaşılmıyacak tarafı yoktur. Ama bunu bahane yapıp Amerika aleyhtarlığına soyunmak ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının temelleri ile oynamak, millî menfaatlerimize tamamen aykırıdır. Washington'ın Türkiye politikası da kusurlu, hatalı, sakat ve eksiktir. Bu coğrafyada Türk'süz bir şeyler yapmaya kalkışmak akıl kârı değildir. Ancak süper devletler, kusurlarını örtecek güçtedir. Süper olmayanların bu yeteneği çok sınırlı bulunduğu için, daha dikkatli davranmaları şarttır. ABD ile ilişkilerimizi hızla onarmak, ondan da aynı şeyi istemek gerekir. Amerika'ya karşı bir tutumda AB bizi desteklemez. AB devletlerinin zaten bir kısmı ABD ile içli dışlıdır. Arap devletleri, ne Bosna'da Avrupa'ya, ne Irak'ta Amerika'ya karşı tavır koyamadılar. Türkiye'nin tek başına kalması, Türk'ü sevmeyen ve Türk'ten korkanları büyük sevinçlere ve olmadık hayallere sevk eder. Türk dış politikası, bu gerçekler çerçevesinde şekillenmelidir.