Türkiye Cumhuriyeti, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir değişmez temel ilkesi üzerine kuruldu. Devlet yönetiminde millî irâde, ortak kabûl etmiyordu. Millî irâdeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder. Ancak 1960'ta Atatürk anayasası beğenilmeyerek yeni anayasa yapıldı. Meclis'in tek ve mutlak egemenliği üzerine kurulan Cumhuriyet, Meclis'in yetkilerini sınırlayan bir cumhuriyete dönüştürüldü. Bu suretle hem Atatürk ilkelerinin birincisi, hem de çağdaş demokrasi ihlâl edildi. Yürütme (icrâ yani hükûmet), Meclis oyları ile oluşur, Meclis beğenmezse, oylayıp düşürür. Yargı, Meclis'in çıkardığı yasalarla yargılar ve başka bir kaynağı olamaz. Sistem bu iken, Meclis'in ve hükûmetlerin yetersiz tutumları, yetkilerin dağıldıkça dağılması ile sonuçlandı. Yetkiler dağılır. Ancak ortadan kaldırılamaz. Boşluk mutlaka doldurulur. Aksi takdirde devlet işlemez hâle gelir. Boşluğu yargı ve bürokrasi gibi devlet güçlerinin yanında, yasa dışı oluşumlar da doldurmaya isteklidir. Bugün Yüce Meclis, az mübalağa ile söylersek, alt yasama kurumu hâline indirgendi. Zira yaptığı yasalar, aldığı kararlar, çeşitli otoritelerin temyiz ve tasdikinden geçmeden, yürürlüğe giremiyor. Üst yasama kurumları Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Millî Güvenlik Kurulu, hattâ genellikle yargıdır. Niçin böyle oldu? Zira Meclisler ve güvenoyu verdiği hükûmetler çağdaş reformları gerçekleştiremediler. Hiçbir kurum ve kuruluş yetkiye ve güce doymaz. Kendiliğinden bir kısım yetkilerini bırakmasını beklemek doğru değildir. Meselâ bugünkü cumhurbaşkanımız, Anayasa Mahkemesi başkanı iken, cumhurbaşkanı yetkilerinin fazla olduğunu söylerken, Çankaya'ya çıkınca, yetkilerinin azlığından şikâyet etti. Halbuki bizim kabûl ettiğimiz Avrupa parlamenter demokrasisinde cumhurbaşkanı, temsil eder. İcraya girmez. İcraya girebilmesi için halkoyu ile seçilmesi gerekir ama, bu da bizi başka bir sisteme götürür, devlet ve hükûmet başkanlarını karşı karşıya getirerek kargaşa doğurur. Sistemimizde bütün yetki, Meclise karşı sorumlu bulunan başbakandadır. Cumhurbaşkanı sorumlu değildir. Meclis seçer ama, Meclis oyu ile makamından düşürülemez. TBMM ve hükûmetler, hangi reformları yapamadıkları için yetkileri kısıtlandı? Gelecek yazımda ele alacağım.