Geçtiğimiz 20. yüzyılın son çeyreği, bilgisayar ve internet dünyası oluşturmakla kalmadı. Politika alanında da, büyük şahsiyetler yetiştirerek bizi 21. yüzyıla ve 3. Binyıl'a taşıdı. Amerika'da Reagan ve Clinton, İngiltere'de Thatcher, Fransa'da Chirac, Almanya'da Kohl ve Schröder, Rusya'da Gorbaçov... bu isimler arasındadır. Bizde Demirel ve Özal da bunlar ayarındadır. Reagan'la Thatcher, dehalarını birleştirdiler. Yan yana, hatta yekpâre durdular. Hiç taviz vermediler. Zaten Sovyetler Birliği çok yapay ve en insan düşmanı sistemdi. Çatırdadı, çözüldü, yıkıldı. Gorbaçov, nadir iyi komünistlerden biri idi. Sistemi kurtarmaya çalıştı. Ama komünizmin ıslahına çare yoktu. Hürriyetle yan yana durması mümkün değildi. Ruslar, böylesine bir belâya dûçâr olmuş, on milyonlarcası can vermiş, boyun eğmiş, katlanmıştı. Moskova'dakiler, Kaliforniya kumsallarını, iyi komünistlere yazlık şeklinde tevzi etmeye kalkışmıştı. 20. asrın en büyük bestekârını yetiştirmiş bir millet, böylesine yalanları yutmuştu. Arz gezegenini Ruslar hesabına pençesine geçirmek iddiasındaki komünizm artık iflâsa yaklaşmıştı. Yeltsin, 76 yaşında öldü. Rusya'da komünizmin sonunu getirdi. Gorbaçov'dan 7 yaş büyüktü. Gorbaçov gibi komünizmi düzeltmeye, yumuşatmaya falan kalkışmadı. Komünizmi bütünüyle reddetti. Toprağı bol olsun, epey acayip tarafları vardı. Votka illetinden kurtulamadı. Komünist mürtecileri, tank üzerine çıkarak korkuttu. Amerika'nın açık desteğini almaktan çekinmeyerek seçim kazandı. Bana göre ikinci büyük tarihî başarısı, yerine Putin gibi müstesna bir halef bırakarak zamanı dolmadığı halde çekilmesidir. Büyük milletler böyle çıkışlarla kendilerini kurtarıyorlar.