Klasik dönemde Osmanlı Devleti, o asırlardaki ulaştırma ve haberleşme imkânlarına göre şaşırtıcı derecede mutlak bir merkeziyetçilikle yönetildi. Her şey İstanbul'a bağlı, her şey İstanbul'dan sorulur durumdaydı. 18. yüzyılın son ve 19. yüzyılın ilk çeyreklerinde, her eyalette, her yörede, merkezi dinlemeyen -daha doğrusu istedikleri, işlerine geldiği nisbette dinleyen- valiler ve düpedüz mahalli derebeyleri, hattâ kabadayılar türedi. İkinci Sultan Mahmud (saltanatı 1808-1839), İstanbul'u dinlemeyen yerel yöneticilerin kararlı düşmanı idi. Hiç merhamet etmeksizin pek çoğunu sert, bazan kanlı tedbirlerle ortadan kaldırdı. Eyaletler, sancaklar (iller), kazalar (ilçeler), yeniden sıkı sıkıya İstanbul'a bağlandı. Artık klasik dönemdeki gibi teğmen ve nahiye müdürü, Yemen'e, Libya'ya Bosna'ya İstanbul'dan atanıp gönderiliyordu. 1839'da başlayan Tanzimat dönemi, bu idare şeklini devam ettirdi. Yeni rejimin başı Mustafa Reşid Paşa'nın seçtiği örnek Fransa zaten Büyük İhtilâl'den (1789) beri merkeziyetçilikle yönetiliyordu. Türkiye'de bu sistem sürdü gitti. Gittikçe kırtasiyeciliğe dönüşerek günümüze geldi. Ülkemiz, Anglo-Sakson veya Alman usulü mahallinden yönetim (osm. adem-i merkeziyyet) yaşamadı. Şimdi Kamu Yönetimi Yerel Kanunu Tasarısı adını taşıyan -maşaallah tam 144 büyük sayfalık fazla hacimli bir yasa tasarısı metni, önümde duruyor. Çok uzun maddelerle dolup taşıyor. Başbakanlık'ta bir hey'etçe hazırlanmış. Milli iradeye, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan kanun, politikacılarımızın süzgecinden geçecek. Yasanın bir çok kısmı bana uygulamada sakıncalı göründü. Bir kaç kesin sakıncayı, ilerideki yazılarımızda ele alacağız. Ancak, artık çoğu problemimizi yerinde çözmeye ve Ankara'nın üzerinden almaya mecburuz. İster gülünç, ister korkunç deyiniz, fakat vatandaşı süründüren, gelişmemizi çok engelleyen kırtasiyecilik ve karmaşık bürokrasiden yakamızı sıyırmamız, bu arada soyulup soğana çevrilmemizi önlememiz, şarttır. Bu hususu belirttikten sonra, bu idari reformun -inkılap da diyebiliriz- şekli, kapsamı ve tatbikatı üzerinde konuşuruz. Zira bugünkünden kötü bir tablonun ortaya çıkmaması esastır.