YÖK ve AB

Bu satırlar yazılırken, dikkatler YÖK yasasına odaklanmıştı. Hükûmetin nasıl karar alacağı merak konusu idi. Yasa şu veya bu şekliyle Yüce Meclis'e sunulduğu takdirde kabûl edilecektir. Çankaya'ya ve Anayasa Mahkemesi'ne takılacağı hususu da, aynı derecede kesindir. Bu kesinliğin hükûmetin gafletine gelmesi açıklaması doğru olmaz. O halde elimizden geleni yaptık diyebilemek için mi hazırlandı? Biz, bu sütunda defalarca yazdığımız gibi, aralık ayına kadar, bu çeşit politik davranışlardan kaçınılmasını tavsiye ediyoruz.. Avrupa Birliği ile ilişkilerimize zarar verecek tutumlardan, politik bakımdan ne kadar cazip görünürse görünsün kaçınmak, hükûmetin en dikkatli davranması gereken alandır. Böyle olmalıdır. Brüksel'de Türkiye raporu, eylülde oluşmaya başlar. Ekimde yazılma safhasına girer. Raporda Türkiye, Kopenhag Kriterlerinin hiç birisiyle çelişkili bulunduğu ithamına maruz kalmamalıdır. Gerçi kararı, yani Türkiye ile üyelik müzakeresi tarihini, AB üyesi 25 devletin başbakanları (Fransa için cumhurbaşkanı) verecek. Ancak geniş ölçüde rapora dayanacaklarını şimdiden söylediler. Sayın Başbakan, Avrupa Birliği'nin alternatifleri bulunduğunu beyan etti. AB ile hemen müzakereye başlayamazsak, bu alternatifleri gözden geçirmek mecburyetindeyiz. Ama hem Türkiye, hem Avrupa için nice zorluk çıkacaktır. Alternatiflerin başında Birleşik Amerika ile en sıkı işbirliği ve NAFTA üyeliği istememiz gelir ki, bunun Avrupa'yı nasıl etkileyeceğini, Avrupa'nın akıllı adamları düşüneceklerdir. Ama bizim akıllı adamlarımız da, Avrupa ile ilişkilerimize gölge düşürecek durumlardan kaçınmalı. Demokrasimize zarar verecek her gelişme, bizi Avrupa sınırları dışına atar. Ne YÖK yasasının, ne başka bir yasanın, AB düzeni karşısında ağırlığı yoktur. Türkiye şâha kalktı. 200 yıldır aşamadığı zor virajı almaya çalışıyor.