Kopenhag kriterlerine epey yaklaştık. Az bir şey kaldı. Mevzuat bakımından Avrupa demokrasilerinin hizasına gelmek üzereyiz. Yazmak, elbette çok önemli. Ama yazılanı uygulamak, hayata geçirmek, aksine davranmaktan kaçınmak daha da önemlidir. Yazıp da yapmamak, tam bir irticadır. Avrupa Birliği'nin demokrasi kurallarını içeren Kopenhag ölçütleri için uyum yasalarına bugünki iki partili Türkiye Büyük Millet Meclisi, dört elle sarıldı. AK Parti iktidarı, var olup olmamak davasını yürüttüğünü idrak etmiş gibi. CHP muhalefeti, aynı noktaya odaklandı. Millî konsensüs oluştu. Zaten açıkça Avrupa Birliği'ne karşıyız diyen, hele Avrupa normlarını Türk'e fazla gören azdır. Siyasî partilerimiz, Türk'ün çağdaşlaşma hamlesine taraftarlıklarını belirtmişlerdir. Bundan önceki 21. TBMM'de de durum aynı idi. Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükûmetinin gider ayak 3 Ağustos 2002'de çıkardığı çok önemli uyum paketini unutmuyoruz. Üstelik bunu, Avrupa Birliği'ne hemen hemen îlân-ı harb etmiş bir dışişleri bakanına rağmen yaptı. Koalisyonun diğer bir liderinin dışişleri müşaviri denen kişi ise, AB gibi ABD için de aynı çok zararlı telkinlerle, dünya politikasında yavan bu partinin âkıbetini hazırlıyordu. Özal ve Demirel'in Türk dünyası için gayretlerine gelince, takipçi bulmadı. Türk milliyetçiliğinin olmazsa olmaz temel ilkelerinden biri, Turancılık denen Türk kavimleri arasında kültür, ekonomi, savunma ve işbirliği, suya düştü. AB, ABD ve Türk Cumhuriyetleri politikalarımızda yüksek bürokrasinin yetersizliği, hazırlıksızlığı, bağnazlığı, imtiyazlarının azalacağı vehmi, siyasî kadrolarımızı ve liderleri yanıltmıştır. Bu kadro, iyi hizmet vermedi. En büyük krizleri bile öngöremedi. Aynı hatalar tekrarlanmasın. Türkiye gerilere kaymasın. Bugün de siyasî kadrolar, aynı yetersizliklerin ve ters görüşlerin etkisindedir.