Amerika, esaslı şekilde Orta Doğu'ya el atıp Orta Asya'ya atladı. İsrail zaten stratejik müttefikidir. Şimdi Ermenistan'la Gürcistan'ı kanatları altına aldı. Azerbaycan'la ilişkisi iyidir. Bunlara Kürdistan'ı eklemek istiyor. Ama bu konuda dikkatli davranılması gerektiğini söyleyen Amerikalılar da var. Başta Dışişleri Bakanı Colin Powwel geliyor. Eski Genelkurmay başkanıdır ve Pentagon, Türkiye'yi eskiden beri stratejik müttefik saymıştır. Devlet sekreteri denen dışişleri bakanı, Amerika sisteminde, protokolde değilse bile, fiilen başkandan sonraki ikinci adamdır. Ama Başkan Bush'un tekrar seçildiği takdirde, bu makama Irak genel valisi Bremer'i getireceği yazılmıştır. Bu kişi, Kürtler'le işbirliğine gitmek taraftarıdır. Türkiye, 1978'de Avrupa Birliği'ni reddedip Cumhuriyet tarihinin en kapital hatasını yaparken, Körfez savaşında ve sonra tezkere oylamasında, cihanşümûl dengeleri belirleyemedi. Üstelik Türk potansiyelini vurgulamakta mahcup davrandı. Şüphesiz Amerika'nın hataları da az değildir. Ancak bu husus, Amerika'nın yanında durmakla daha kolay düzeltilir. Karşısına geçmekle değil. Stratejik müttefikinin yanında durmak ayıp sayılmaz. Öyle bir dünyada yaşıyoruz, işler öylesine yürütülüyor ki, eski ahbabımız Muammer Kaddafi, inanılmazı gerçekleştirdi: ABD'den sonra İsrail'e de işbirliği teklifinde bulundu. Avrupa Birliği, için de böyledir. Avrupa'nın Türkiye'ye karşı siyasetindeki çarpıklıklar, içine girmekle düzeltilir. Dışarıda kalarak başarı kazanmak ihtimali zayıftır. Türk devletinin yapısının değişeceğinden çekinen statükocularımız, ABD ve AB ile politikadaki yanlışlarımızı katmerleştirdirler. ABD, Afganistan'da, Pakistan'da, Özbekistan'da, Kırgızistan'da tutunmaya çalışıyor. Türkiye'den destek bekliyor. Türkiye'nin Kafkasya'ya ve Orta Asya'ya açılması zaten her hâl-ü kârda zarurettir. Böyle bir Türkiye, Washington'da ve Brüksel'de büyük saygınlık kazanacaktır. Başbakan Erdoğan, Beyaz Saray'da Başkan'a Kerkük'te ikinci bir Kudüs oluşması tehlikesini açıkca vurgulayarak işe başlamalıdır.