Tezkerenin reddinin Türkiye'ye zarar vereceği kesindir. Zaten redde sevinenler de aksini söylemiyorlar, daha çok şan ve şeref meselesi üslûbu ile savunuyorlar. Zararın telâfisi mümkün mü? Bilge atalarımızın zararın neresinden dönülse kârdır hikmetine inanan politikacılarımız iktidarda iseler, mümkündür. Nasıl? Tezkereyi yeniden yüce Meclis'in takdirlerine sunmakla... Gerek Millî Güvenlik Kurulu'nun, gerek 19 çekimser milletvekilinin tarafsız tutumları, âşikâr ki, karşıtlık mânâsında algılandı. Sanıyorum AK Parti Genel Başkanı, tezkerenin yeniden sunulmasını, bu pazar milletvekili seçildikten sonra başbakanlığa gelmesine ertelemek istiyor. Bir prosedürler, tüzükler, kırtasiyeler saltanatının mutlak hükümran bulunduğu Türkiye'de bu işlem nisana sarkabilir. Bu tarihte Amerika, operasyonu başlatabilir. Bitirebilir bile... Bitince Türkiye, masaya oturmaya gelir. Sandalye bulamaz... Tezkerenin hemen yenilenmesi teklifi Birleşik Amerika'dan gelirse, hükumetin işi kolaylaşır. Baksanıza Saddam bayram ediyor. Erbil'de aşiretler bayrağımızı yakıyor, ordumuza hezeyanlar yağdırıyor. Oylama günü Ankara'da, dün Erbil'de on binlerce kişinin toplanması nasıl oldu dersiniz? Sayın Tayyip Erdoğan, tezkerenin reddinin ne demek olduğunu elbette biliyor. Ancak bilmezliğe gelerek politikanın icabını yerine getiriyor. Ama parti işine öncelik verirse, Devlet zarara uğrayacak, millet kaybedecektir. Öncelik, bu zarardan korunabilmektedir. Bir parlamentonun onda dokuzunun yenilenmesinin ve çok kalabalık milletvekili gruplarının doğuracağı sakıncıları, okuyucularım hatırlayacaklardır, bu sütunda epey yazdım. Bu faktörler, çok kapasiteli liderleri bile müşkilâta uğratmıştır. Türkiye'nin 12 yıl ara ile Irak politikasında ikinci defa tökezlemesinin, tarihimizin en olumsuz gelişmeleri arasında bulunacağından şüphe etmiyorum.