Avrupa Birliği denen tarihin en muazzam klübünün üyelik şartlarını bir an için unutan bazı Adalet ve Kalkınma Partililer, yeni Türk Ceza Yasası muhteşem reformunun bir maddesini değiştirmek istediklerini söylediler. Bizim medyamız malum.. Fakat Avrupa ve Kuzey Amerika basınına, hatta politikacılarına da gün doğdu. Epey veriştirdiler. Haklı olarak, yapılması düşünülen değişikliğin Avrupa Birliği hukuk sistemine aykırı bulunduğunu, Türkiye'nin müzakere tarihi almasını engelliyebileceğini işaret ettiler. Milletin yüreği ağzına geldi. Zira milletin artık her türlü palavraya karnı doydu. Avrupa Birliği'ne girip üçüncü sınıf devlet olmak tehlikesinden kurtulmamızdan başka çaremiz bulunmadığını üzerinde icmâ-ı ümmet, konsensüs, milli mutabakat oluştu. İnanmayan gafiller, referanduma gider. İki asırlık emeğimizi tehlikeye atmayacağımız muhakkaktır. Yüce Meclimiz, bu şuur, dirayet ve basiret içindedir. Avrupa üyeliğimizi anlatmakta başarısız kaldığımız insanlarımız var. Her inkılabın aleyhinde karşıt fikir oluşması, bize göre sağlam demokrasinin gereğidir. Ama AK Parti iktidarını bertaraf etmek için AB hedefini zedelemeyi hoş görmemiz imkansızdır. Türkiye'nin tarihi bir dönemece girdiğinin bizden çok daha derinlemesine farkında bulunan bazı mihraklar ise, bizi yola getirmek (yani bugünki geleneksel zikzaklı yolumuza sokmak) için, güneydoğumuzda eylem yapıyorlar. Irak'ı bize kapatmak için Türkmen soykırımına girişiyor, tehditler savuruyorlar. Washington'a gelince bir zırhlı tümenini İskenderun Körferzi'nde beklettiğimizi unutmuş değildir. Unutmayacağını, daha bekleyiş sırasında bu sütunda kaç defa yazdık. Bu tarihi hatamızdan sonra Irak'ın bize kapatılacağı âşikardı. Nitekim iki aşiret reisi, bizim Irak seferine katılmamak kararımızla bağımsız Kürdistan'ın doğduğunu açıkça söylemişlerdi. Telafer'de başımızı belaya sokacak kışkırtma var. Kışkırtmanın hedefi, Brüksel yolumuzu kesmektir. AB üyesi yani sınırları münakaşa edilemez bir devlet olmamız birilerinin işine gelmiyor.