Bir süre önce ameliyat olan bir milletvekilimiz için yakın arkadaşı başka bir milletvekili saç tıraşı için evine berber göndermek istemiş. Bunun için de danışmanına talimat vermiş. Milletvekilimizin sıkı pazarlıkçı olan danışmanı, önce bir berber bulmuş ama berber hastanın milletvekili olduğunu öğrenirse çok para ister diye düşünerek berbere "Bir hastamız var, tıraş için evine gideceğiz. Durumu pek iyi değil, ameliyatını da biz yaptırmıştık. Şimdi de saç tıraşı yaptıracağız" demiş. Danışman ardından da berberi alarak hasta olan milletvekilinin evine götürmüş. Kapıdan girmişler, "tesadüfün böylesi" denilecek olay o anda yaşanmış. Berber, danışmanın milletvekili olduğunu söylemediği hastayı tanımış ve "O sayın milletvekilim, geçmiş olsun, siz mi hastaydınız" demiş. Meğer, berber, milletvekilinin hemşehrisiymiş ve kendi ilinin milletvekilini hemen tanımış. Tabii, biraz zor durumda kalan danışman renk vermemiş ama, berberle ücret için sıkı bir pazarlık etmekten de geri kalmamış. >> Davulun sesi AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı Türk Dil Kurumunun Meclis'teki bütçe görüşmelerinde ilginç bir 'Dil tarihi' değerlendirmesi yaptı. İngilizce 'person' kelimesinin, Latince 'personare'den geldiğini, dilin de bir tarihinin olduğunu hatırlatan Bostancı, Meclis Genel Kurulunda 'bağırarak' konuşma yapanlara şöyle seslendi: "Personare, adam başına derinlik demektir. Kişilik iç derinlikle alakalıdır. İçinizin derinliğini davulun boşluğu gibi yapmayacaksınız, içinizin derinliğini dünyanın avatarı olan kelimelerle dolduracaksınız. Eğer davulun boşluğu gibi bir iç derinliğiniz varsa o derinlik ölçüsünde güçlü bir davul sesi, kös davulu gibi bir ses çıkar. O yüzden, iç derinliği olanlar meramlarını böyle çok bağırarak anlatırlar. Türkçede biliyorsunuz, 'bağırmakla' 'böğürmek' aynı kökten gelir. Burada bağıranların muhakkak dikkat etmesinde fayda var. Bağırarak medeniyetler kurulmaz ama savaşlar yapılır. Büyük medeniyetler ise zarafetle, kelimelerle kurulur..." >> 'Patron vekiller' mi geliyor? Türk Parlamenterler Birliği ve TBMM yönetimi yeni bir proje üzerinde çalışmaya başlamışlar. Proje olgunlaştırılıp hayata geçirilebilirse, bazı ülkelerde olduğu gibi Meclis, her milletvekiline yardımcı personel için belirli bir ücret ödeyecek. Meclis, çalışan personelin maaş, sosyal güvenlik gibi hiçbir sorumluluğunu üstlenmeyecek. Milletvekilleri kendilerine verilen ücret karşılığında şimdi olduğu gibi üç personel yerine istedikleri kadar personel çalıştırabilecekler. Personele verecekleri ücreti kendileri belirleyecek, sigortalarını da ödeyecek. Böylece milletvekilleri de bir anlamda "işveren" olacaklar. Bakalım bundan sonra Mecliste "sayın vekilim" yerine "sayın patronum" dönemi başlayacak mı?