Acı gerçeklerin iyileştirici yanı

Sesli Dinle
A -
A +
Türkiye’de ne zaman seçim sath-ı mailine girilse, Orta Çağ kilisesinin cennetten arsa satması gibi ne var ne yok vaat konusu oluyor.
 
Oysa dünyada son 70 yıldır yaşanan bolluk döneminin sonuna gelindi.
 
Gelindi gelinmesine lakin bizdeki siyasi atmosfer bu konuya dair tek kelam dahi etmeye müsait değil, zira popülizmin tavan yaptığı dönemlerden geçiyoruz.
 
Batı medyası ve siyasetçisi geniş bir yelpazede bu konuya büyük ağırlık veriyor ve önümüzdeki süreçlerin çok daha çalkantılı geçeceğini kendi kamuoylarına gerekçeleri ile izah ediyor.
 
Bizde biraz daha mütevazı bir cep telefonu önermek ya da evde yatılan odada oda sıcaklığını 19 dereceye ayarlanmasını tavsiye etmek dahi bugünlerde taşlanma sebebi.
 
Sen misin tasarrufu öneren…
 
‘Bakın ülkeyi ne hâle getirdiler’ diyerek gözlerini yuman ve ağızlarını açan azgın bir güruh var ve çok geniş bir toplum kesimi bu azgınların şerrinden bu konuların yanından dahi geçmiyor.
 
Geçtiğimiz hafta Avrupa’dan gelen bir arkadaşım, gece belli bir saatten sonra yaşadığı apartman kompleksinde doğalgazın kapatıldığını ve vatandaşların bu durumu kabullendiğini anlatınca şaşırdım kaldım.

Çıkıp millete hakikati haykırmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor

Rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in ‘Açık konuştuğum için bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir’ cümleleri tam da bugün yaşadığımız zamanları anlatıyor.

Nedir acı gerçekler?

Biliyorum foncu kalemşorlar yine dünya gündemini güvenlikçi zaviyeden okumak ile beni eleştirecekler lakin rakamlar da hakikati tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre 2022 yılında dünyada askerî alanda yapılan harcamalar yaklaşık yüzde 0,7 oranında artış göstererek son 30 yılın rekor seviyesine ulaştı.2022 yılında 2,1 trilyon doların üzerine çıkan askerî harcamaların miktarı, 1995 yılında 1 trilyon doların çok az üzerindeydi. Aradan geçen 30 sene içerisinde tam iki kattan daha fazla kaynak, askerî harcamalara yönelmiş durumda.
 
Dünyada silaha yapılan askerî harcamalar bu kadar arttığında, okyanusun üzerinde bir ada devleti olsaydık bunu bir şekilde farklı yorumlamaya gayret ederdik fakat Ukrayna’dan Kafkasya’ya Suriye ve Irak’tan Afganistan’a oradan Libya’dan Doğu Akdeniz ve Yunanistan’a varana kadar ateşin coğrafyamızı yakıp viraneye çevirdiği bir yerdeyiz.
 
İngiltere eski Genelkurmay Başkanı Nick Carter, ekonomik kriz ve dünyadaki belirsizlik ve kargaşa ortamının 3. Dünya Savaşı'nın çıkma riskini artırdığını söylüyor.
 
Nick Carter, yakın bir zamanda geniş çaplı çatışmaların artabileceğini belirterek "Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz. Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyük. Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor. Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor. Bu risklerin bilincinde olmamız gerek" ifadelerini kullanıyor.
 
Washington Post gazetesinde geçtiğimiz günlerde kaleme alınan bir yazıda bahsedilen ‘2023'te dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak’ başlıklı yazıyı işte tam bu perspektiften okumak gerekir.
 
Yazıda haziranda yapılması planlanan seçimin Washington, Moskova, Avrupa, Orta Doğu ve Asya’da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği belirtilmişti.
 
İşte tam bunlar yaşanırken, gençlerimizle hazcılığı körükleyecek cümleler kurmadan iletişime dahi geçemiyoruz.
 
Hâlbuki dünyanın gittiği noktaya dair doğru bildiğimiz her şeyi tüm çıplaklığı ile ortaya koymak bizim en önemli mesuliyetimiz.
 
Bu kapsamda geleceğin dünyası gençler açısından son derece rekabetçi bir dünya olacaktır. Gençlerimizin rakipleri yanlarında oturan sıra arkadaşlarından ziyade Çin’de, Güney Kore’de, Londra’da okuyan çağdaşları olacaktır.
 
Devlet dairesine kapağı atmak ya da muhtarlıklarda açılması vadedilen evrak kâtipliği kadrolarında istihdam edilmek gençlerimizin bir ömür boyu mesut yaşamalarına yetmeyecektir.
 
Dünya ile bütünleşen, dünyada olan biteni yakından takip eden, dünya gerçeklerini anlayarak ona göre davranan bir siyaset tarzı benimsenmez, tam tersine yeri göğü vadeden, rekabetten ve rekabetçi yapıdan uzak bir ülke olarak yola devam edersek ve gençlerimize hiçbir şey yapmadan konforlu bir yaşamı vadetmeye devam edersek toslayacağımız duvar fakirlik, parçalanmışlık hatta kan ve gözyaşı duvarı olacaktır.
 
Çünkü dünya kurulduğundan beri değişmeyen yegâne hakikat ‘İnsan için, ancak çalıştığı vardır. Ve doğrusu insana da kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.’ ilahi kelamından başkası değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.