Bayrak, düştüğü yerden kalkar

Sesli Dinle
A -
A +

‘Türkiye Yüzyılı’ programı önceki gün bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanıtıldı. Salona girişinde Devlet Bahçeli’ye büyük bir tezahürat ve ilgi vardı. Yavan bir program olmanın ötesinde, birçok noktası felsefi tema ve anlatılar ile temellendirilmiş bir programdı.

Neden ‘Türkiye Yüzyılı’?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye çizgisi üzerine inşa ettiği konuşmasında, milletin iradesi ile yüklendiği vazifenin ve bulunduğu makamın idrakinde olduğuna sıklıkla temas etti.

Erdoğan, cumhuriyetin ilk seksen yılında büyük eserler inşa edildiğini, önemli mesafeler alındığını fakat maşalar ve vesayet mekanizmaları ile ülkeye nasıl patinaj çektirildiğini tek tek örnekleri ile anlattı. İçeride dikensiz gül bahçesi bulmadıklarını ve vesayet unsurlarının tamamı ile tek tek hesaplaştıklarını, her müşkülatta millete yaslanarak mücadelesini sürdürdüğünü tek tek misalleri ile izah etti.

Bu vesayet mekanizmaları ile mücadele ederken, toplumsal uzlaşıyı dinamitleyen ne kadar sorun varsa hepsinin üzerine cesaretle gidildiğini söyledi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu meyanda söylediği ‘İnancından dolayı dışlanan Müslüman'ın, dilinden dolayı ayrımcılığa uğrayan Kürt'ün, meşrebinden ötürü baskı gören Alevi'nin, haksızlığa maruz kalan bu toprakların evladı Hristiyan ve Yahudi'nin, kısaca bu ülkede vesayetin gadrine uğrayan kim varsa herkesin yanında olduk, mücadelesine destek verdik, kayıplarını telafi ettik.’ cümleleri salonda çok büyük alkış aldı.

Ülkeyi gelecek yüzyıla hazırlamak için derin altyapı problemlerini çözdüklerini ve bu uğurda nefessiz koştuklarını anlattı. Tüm bu mücadelenin sonunda da şahsının talip olduğu yegâne mükâfatın, milletin duası ve Allah’ın rızası olduğunu söyledi.

Gelecek vizyonu ve ‘Türkiye Yüzyılı’

Darbecilerin yaptığı anayasadan kurtulmanın zamanının artık geldiğini, bu kapsamda ferdin hürriyetini esas alan özgürlükçü bir anayasanın elzem olduğunu vurguladı. Bu kapsamda başörtüsü hürriyetini anayasal teminat altına alacak ve aileyi net ifadeler ile tanımlayan bir anayasa değişikliğinin, önümüzdeki hafta içerisinde Meclis gündemine geleceğini duyurdu.

‘Türkiye Yüzyılı’ kavramının muhtevası, tarih içinde kurulmuş on altı Türk Devleti’nden ilham ile, on altı başlık ile özetlendi. Bu başlıklar önümüzdeki süreçlerde açıklanacak parti programının da temel yapı taşını oluşturacaktır.

Ana hedef olarak Türkiye’yi ‘siyasi, ekonomik, teknolojik, askerî, diplomatik’ alanda dünyanın en büyük 10 devleti arasına çıkartma hedefi olan program, özü itibarıyla oldukça iddialı bir program. Muhalefet tarafından soyut olmakla eleştirilen program, stratejik bir vizyon sunmasından ve yol gösterici, hedef belirleyici bir yönü olmasından dolayı soyut ifadeleri ihtiva etmesi son derece tabiidir. Erdoğan bu eleştirileri öncesinden hissetmiş olmalı ki metnin içerisine ‘sözümüz işiten kulaklara, gören gözlere, hakkı konuşan dillere ve kapısı açık kalpleredir’ ifadesini yerleştirmiş.

Toplumsal uzlaşıdan bilişim ve bilişim teknolojilerine, değerler sisteminden savunma sanayiine, üretimden sürdürülebilir olmaya ve verimliliğe kadar bu kategorilerin tafsilatlı izahı yine Cumhurbaşkanlığı’nca oluşturulmuş internet sitesine yüklendi. Dileyen okurlarımız söz konusu siteye bu link üzerinden ulaşabilir. (*)

Elektrikli otomobil ve TOGG üzerinden yakalanan fırsat

Türkiye 1800’lü yıllarda ortaya çıkan Endüstri Devrimi dönemlerini, imparatorluğun son yıkılış yüzyılı olarak geçirdi ve bu dönemeci büyük devletler ile birlikte aynı anda maalesef dönemedi. Dünya, önce buharlı makineler, sonra içten yanmalı dediğimiz bugünkü akaryakıt ile çalışan motorlar ile tanıştı. Bu içten yanmalı motorlar sadece günlük kullandığımız otomobillerde değil, çok daha geniş bir skalada kullanılarak üretimi devasa boyutlara taşıyarak dünyanın şemailini değiştirdi.

Şimdi ise içten yanmalı motorlar dönemi yerini elektrikli motorlara bırakıyor ve Türkiye burada gördüğü fırsatı çok iyi değerlendirdi.

Hiç kuşkusuz bu söylendiği kadar da kolay olmadı.

Hâlâ, nasıl hazımsızlık çektiklerini bariz bir şekilde gösteren saldırgan halet-i ruhiyeleri, açıkça tedbiri elden hiç bırakmamamızı bizlere hep fısıldıyor.

Bu fırsat elbette sadece TOGG otomobili üzerinden okunamaz. Bu işin içinde Türkiye’nin kurulu elektrik gücünü olağanüstü arttırması ve bu çabasına hâlihazırda devam etmesinden tutun da şarj edilebilir batarya teknolojilerine varıncaya kadar geliştirdiği kapasite vardır.

Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısının 26 milyona ulaştığı, gelecek yirmi sene içerisinde bu rakamın 55 milyonun üzerine çıkacak olması, sanırım TOGG projesinin önemini izah etmek için oldukça yeterlidir.

Ayrıca, TOGG üzerinden elde edilen kapasite ile çok daha geniş bir perspektifte ve ürün gamında üretimin tetikleneceği tecrübeler ile bilinen bir hakikattir.

Bu fabrikanın özel teşebbüs tarafından inşa edilmesi, dünya ile de rekabet edebilme adına bizi ümitlendiren önemli bir amildir.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına hazırlandığı Türkiye’de, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın böylesi dönüştürücü büyük ideallerin ete kemiğe bürünmüş hâliyle kutlanması, bu milletin bir ferdi olmaktan bahtiyar olan her vatandaşımızı mutlu etmiştir.

(*) https://turkiyeyuzyili.com/tr/

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.