Kuzey Akım’ın gazı Karadeniz’den akar mı?

A -
A +

Türkiye, Avrupa’nın ve bölgenin doğalgaz merkezi olabilir mi?

 

Putin’in bir konuşmasında ‘Baltık Denizi altından Avrupa’ya ulaştırılan Kuzey Akım hattındaki gazı, şayet partnerlerimiz de ilgi gösterirlerse Karadeniz üzerinden Türkiye’ye yönlendirebiliriz’ cümlesi çokça tartışıldı.

 

Bunun teknik olarak nasıl mümkün olacağını enerji uzmanları ile yaptığım görüşmeler ile anlamaya çalışırken, konunun sadece teknik değil aynı zamanda hukuki ve ticari boyutlarının da olduğunu dinleme ve anlama fırsatım oldu.

 

Rusya’dan Avrupa’ya giden doğalgaz hatları

 

1960’lı yıllar ile birlikte doğalgaz ile tanışan Avrupa, zaman içerisinde artan gaz ihtiyacını Rusya üzerinden karşılamaya başlamış. Aradan geçen yarım asırlık süre sonrasında da Rus enerjisine bağımlı hâle gelmiş.

 

Rusya’dan Ukrayna ve Polonya dâhil Avrupa kıtasına gaz taşıyan ana boru hatları Kuzey Akım, Yamal, Kardeşlik hattı olarak bilinen hatlar.

 

Kış şartlarına göre oynamalar olsa da mezkûr hatlar üzerinden Avrupa’ya taşınan ortalama Rus gazı miktarı 160 milyar metreküp civarında. Avrupa, şayet Rusya’dan gaz alışverişini durdurmak istiyorsa bu miktarda bir gazı alternatif kaynaklardan bulmak zorunda.

 

Putin’in bahsettiği Kuzey Akım-1 üzerinden Avrupa’ya verilen gaz miktarı ise yılda yaklaşık 55 milyar metreküp.

 

O zaman sormamız gereken soru, bu gazın Karadeniz üzerinden Türkiye’ye transferi mümkün mü?

 

Elbette teknik olarak mümkün lakin mevcut boru hatları üzerinden bu iş mümkün gözükmüyor.

 

Neden?

 

Türk Akım 1-2 üzerinden taşınan gaz miktarı 31 milyar metreküp, Mavi Akım üzerinden taşınan gaz miktarı ise 16 milyar metreküp. Yani Rusya’dan mevcut kurulu hatlar üzerinden ülkemize taşınan gaz miktarı 47 milyar metreküp civarında.

 

Rakamlardan da anlaşılacağı üzere bu hatlar üzerinden Kuzey Akım-1 hattındaki 55 milyar metreküp ilave gazın taşınamayacağı aşikâr.

 

O zaman Kuzey Akım-1 üzerinden Avrupa’ya verilemeyen gazın taşınması için Rusya’dan Türkiye’ye yeni bir hat döşenmesi gerekiyor, fakat Rusya’ya uygulanan ambargolar buna şu anda imkân tanımıyor. Doğalgaz borularının bilinen en büyük iki imalatçı ülkesi Almanya ve Japonya ise alternatif hat inşaatları için tüm boru üretim kapasitelerini şimdiden doldurmuş durumda.

 

Bu teknik sorun çözüme kavuşturulmadan ‘Türkiye, Rus gazının yegâne satıcısı konumuna yükseliyor’ gibi mübalağalı yorumlardan ısrarla uzak durmak gerekiyor.

 

Ayrıca uzmanlar Türkiye’nin alıcı ile satıcıyı buluşturacak bir pazar hâline gelebilmesi için hukuki ve ticari alanda atması gereken adımların olduğunu belirtiyorlar.

 

Türkiye’yi bu pazarda söz sahibi yapacak EPİAŞ’ın (Enerji Piyasaları İşletme AŞ) kurulması aslında oldukça önemli bir vizyon, lakin burada da EPİAŞ’ın siyasetin müdahalesinden arındırılması konusu sıklıkla konuşulan hususlardan.

 

Yukarıda yazdığımız teknik, hukuki ve ticari sorunların çözülmesi durumunda Türkiye’nin gaz konusunda pazar konumuna gelebilmesi çok da zor değil.

 

Keza, Türkiye’nin bugüne kadar enerji hatlarında transit bir ülke olabilme adına attığı adımlar asla ve asla küçümsenecek adımlar değil.

 

Şimdi var olan kapasiteyi; Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Doğu Akdeniz, Karadeniz gibi farklı bölgelerden Anadolu coğrafyasına gelmesi muhtemel kaynaklarla güçlendirmek ve yukarıda zikredilen ticari ve hukuki çerçeveyi daha rasyonel bir zemine taşımak ana hedef hâline gelmelidir.

 

 

 

 

 

 

Tayfun Balistik Füzesi başarı ile denendi

 

 

Geçtiğimiz gün Türkiye, Rize-Artvin Havalimanındaki MSB apronundan Karadeniz açıklarında balistik bir füze denemesi gerçekleştirdi. 561 km ötede tespit edilmiş bir hedefi sadece 458 saniye içinde başarı ile vuran Tayfun, aynı zamanda Türkiye’nin ilk balistik füzesi.

 

Daha önce başarılı atışlar gerçekleştirerek envantere giren 280 km menzil ve 470 km harp başlığı taşıyan BORA füze sistemi sonrasında, Tayfun da başarı ile testlerden geçti.

 

Tayfun füze sisteminin Rize-Artvin havalimanındaki MSB için tahsis edilmiş aprondan fırlatılması, Türkiye’de stratejik bir aklın, mevcut altyapı inşasını âdeta bir gergef gibi işlediğine bir delildir. Havalimanı inşa edilirken bu türden askerî detayların da düşünülmesi bizleri bu şekilde düşünmeye götürür.

 

 

 

Neden 561 km?

 

 

 

Türkiye, bu mesafe ile sürekli olarak kendi stratejik altyapısını hedef alacağını dile getiren Yunan güvenlik bürokrasisine cevap veriyor.

 

Tabii ki söz ile değil, bizzat sahadan.

 

Bu mesafe, İstanbul-Atina arasında bir füzenin kuş uçuşu izleyeceği mesafeye eşit mesafe, o yüzden anlamak isteyenlere son derece açık mesajlar veriyor Türkiye. Ayrıca bu mesafeyi yaklaşık yedi dakika gibi süre içinde katetmesi Yunanistan’ın hava gücünün kalkış yapabileceği ya da kalkış yapıldı ise inebileceği alanların olmaması anlamına geliyor.

 

Elbette savaş kışkırtıcılığı yapıyor da değiliz, lakin şair ve hekim Abdülhak Molla’nın ifadesi ile;

 

‘Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felah,/Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salah’ mısralarını kendimize şiar edindiğimizi de beyan etmek isteriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.