Denım sanatının öncü ismi Ian Berry: Artık üzerime kot giyemiyorum

Kot kumaşlarını resimlere, ışıldayan enstalasyonlara ve portrelere dönüştürerek herkesi şaşırtan İngiliz sanatçı Ian Berry “Faaliyetler dışında, gündelik hayatta kot giymeyi artık bıraktım. O derece garip hissediyorum” diyor.
MURAT ÖZTEKİN - Ian Berry denim yani kot kumaşı ile çağdaş sanatı ilk defa buluşturan isim olarak tanınıyor… Kendisi üniversite yıllarındayken dolabındaki kotlarla eser meydana getirebileceğini fark etmiş. O tarihten sonra farklı kot kumaşları, onun hem fırçası hem de boyası olmuş. Yıllardır kesip biçtiği kotlarla resimler ve enstalasyonlar üreten İngiliz sanatçı, şimdi ilk defa İstanbul’da bir sergi açtı. “Beyond Denim” (Denim Ötesi) isimli sergi, Kalyon Kültür’de sanatseverlerle buluştu. Biz de bu vesileyle Berry’le kotlarla kaplı bir enstalasyonun içinde, üstelik üzerimizde denim pantolonlar varken sohbet ettik. Kendisi kotun arkasında sanıldığı kadar tozpembe bir dünya olmadığını da anlattı ve bir müddettir kot giymediğini söyledi.
Günlük hayatta rahatlığından ötürü denimler tercih ediliyor. Sizi kotla sanat yapmaya iten şey de bu muydu?
Aslında bu sorunuz gerçekten çok ilginç oldu. Çünkü 10 yıl önce sorsaydınız kesinlikle rahatlığın bu sürece başlamamın ve ilerletmemin asıl sebeplerinden biri olduğunu söylerdim. Fakat zaman içerisinde bu öyle bir hâl aldı ki artık tam olarak bu şekilde hissetmiyorum. Hatta söyleyeceğim ilk kişi siz olabilirsiniz; faaliyetler dışında, gündelik hayatta kot giymeyi bıraktım. O derece garip hissediyorum. Buna rağmen yine de kotla sanat yaptığım için bir ressamdan daha az gerginim. Çünkü kot benim bir olayım ve hâlâ kendimle bağdaştırdığım şeylerden biri.
KOT KENDİ İÇİNDE TENAKUZ TAŞIYOR
Bu kadar çok çalışmak mı sizi kotlardan uzaklaştırdı?
Aslında o kadar uzun zamandır kot kumaşlarla çalışıyorum ki ister istemez endüstrisine dâhil oldum. Endüstriye dâhil oldukça da istemediğim şeyler öğrenmeye başladım. Kot, bir yandan özgürlük ve demokrasiyi simgeleyen bir kumaşken diğer yandan artık sürdürülebilirlik açısından sıkıntı taşıması beni bazen sorgulamalara itiyor.
Kullanılan malzeme sanat eserini değiştiriyor, mesajlar katıyor. Denimler size ne katıyor?
Ben kotun kedisinden ziyade tarihini çok seviyorum. Genç insanlar pek bilmiyor; kotlar zamanında bir başkaldırı içeriyordu. Özellikle Sovyetler Birliği’nde veya Doğu Almanya’da kot giymek farklı bir imaj meydana getiriyordu. Mesela Berlin duvarı yıkılınca bütün insanlar kot giymeye başlamıştı. Şimdi kot sıradan bir nesne görülebilir ama altındaki mesajın ne kadar derin olduğunu tarihine bakarak anlayabiliriz.
Ama günümüzde de kotlar, kapitalizmin tek tipleştirdiği insanlığa giydirilen bir “üniforma” olarak da tenkit ediliyor. Bu size ne hissettiriyor?
Bu zor bir soru. Başlarda düşünmesem de bu, zaman içerisinde benim de kendi içimde tartıştığım bir konu oldu. Çünkü moda endüstrisinden birçok tanıdığım var. Onlar denimin en sürdürülebilir kumaş olduğunu savunsalar da perde arkasında konuşulanlar çok farklı.
EN SEVDİĞİM ŞEY KUMAŞI IŞILTILI HALE GETİRMEK
Çalışma şeklinizi merak ediyorum. Kotlarla eser üretirken atölyede işler nasıl ilerliyor?
Ne yapacağımı düşünmek için uzun zaman harcıyorum. Çalışmalarım da uzun zaman alıyor. Bir sergi için 15 parça yapıyorsam, bunu tamamlamak iki sene sürebiliyor. Bu yüzden gerçekten kararlı olmam gerekiyor. Kotla zor şeyler yapmak hoşuma gidiyor. En sevdiğim şeylerden biri ise kotu parlak, ışıldayan bir hâle getirmek. Kotları su, metal ve seramik gibi insanların asla düşünmediği bir şeye dönüştürmeye çalışıyorum. Bazen özel bir şey yapabilmek için aylarca bir denim kumaş türünün gelmesini bekliyorum. Fakat bazen kumaşları yanlış kesiyorum ve şansımı kaybediyorum.
Türkiye’de ve dünyada çok farklı kumaşlar bulunuyor. Eserlerinizde başka kumaşlar kullanmayı hiç düşündünüz mü?
Indigo ve mavi kotları seviyorum. 2012’den beri farklı bir malzeme de kullanmadım. Zira benim işim farklı renk geçişlerine dayanıyor ve denimler her parçada farklı tonlamaya sahipler. Başka hiçbir kumaşta böyle bir imkân bulamıyorum. Daha önce deri gibi kumaşlar kullanmak istedim ama başka bir sanatçı arkadaşım bunu yapınca vazgeçtim.
İNGİLİZ OLMAKTAN GURUR DUYMADIĞIM YERLERDEYİM
Peki bir sanatçı olarak ilk defa sergi açtığınız İstanbul ve kültürü, sizi nasıl etkiledi?
İstanbul’un bu kadar çeşitli kültüre sahip olması inanılmaz. Özellikle Sultanahmed Camii çevresini gezmeyi çok seviyorum. Yerebatan Sarnıcı ise en sevdiğim yerlerden biri. Burada genel olarak kültürden ziyade insanların sıcak kanlılığı beni etkiledi. Ben bir İngiliz’im ve bazen İngiliz olmaktan gurur duymadığım yerlerde bulunuyorum. Fakat insanlar burada bana güzel duygular hissettirdi.