En kıymetli koleksiyon... İstanbul’da Hicaz’dan daha çok hac eseri var!

Hac ibadetine dair 700 eserlik koleksiyona sahip olan Bekir Kantarcı “Enteresandır ki İstanbul’un hacca dair eserler konusunda Hicaz’dan çok daha zengin olduğunu fark ettim. Bu eserler milletimizin idarecisinden halkına Kâbe’ye duyduğu derin muhabbeti anlatıyor” diyor.
MURAT ÖZTEKİN - Koleksiyoner Bekir Kantarcı, 33 senedir hac ibadetine dair nesneleri ve sanat eserlerini topluyor. Kâbe ve Mescid-i Nebevi örtüleri, hac yolculuğunda kullanılan nesneler, Osmanlının Surre Alaylarıyla gönderdiği hediyeler ve diğerleri…
700’den fazla nadide eserin bulunduğu koleksiyon, Osmanlıların ve diğer Müslümanların Hicaz’a duyduğu muhabbeti de gözler önüne seriyor. Zaman zaman koleksiyonunda bulunan eserleri sergilerle ziyaretçilerle buluşturan Kantarcı, bugünlerde ise Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde açılan “Kâbe Yolunda: Mukaddes Yolculuk Hatıraları” sergisine imza atıyor. Biz de bu vesileyle kendisiyle konuştuk…
BİR PARÇA İLE KALBE DÜŞEN AŞK
Her koleksiyonun bir başlangıç hikâyesi var. Sizin farklı koleksiyonlarınızın olduğunu biliyoruz ama hacca dair eserleri nasıl toplamaya başladınız?
1990’da doktora yapma niyetiyle gittiğim Suudi Arabistan’da 25 sene yaşadım ve ticaret yaptım. Kâbe’ye dair hediyelik eşyalar satarken bu mukaddes mekânın örtüleri dikkatimi çekti. Kâbe örtüsüne ulaşabilmek ise benim için zor görünüyordu. İşte tam o günlerde bir şahıs bana Kâbe örtüsünün bir parçasını takdim etti. O parçaya sahip olduğum gün aldığım hazzı hayatım boyunca unutmam mümkün değil. İlk parçadan sonra içime bir ateş düştü. Ardından farklı dönemlerden Kâbe’nin iç ve dış örtülerini bulabilir miyim diye soruşturmaya başladım. Böylece daha fazla Kâbe örtüsüne ulaşabildim. Medine’deki eski aileler de Mescid-i Nebevi’ye ait birtakım eski örtüleri de bana takdim ettiler.
Fakat bir müddettir Türkiye’de yaşıyorsunuz. Burada Kâbe’ye dair eser toplamakta zorlanmadınız mı?
Evet, 2014’te Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Ancak enteresandır ki İstanbul’un hacca dair eserler konusunda Hicaz’dan çok daha zengin olduğunu fark ettim. Bunlar Osmanlı mirası eserlerdi. Eski paşaların köşklerinde o kadar nadide şey buldum ki… İstanbul’dan Kâbe’ye gönderilen eşyalar, seyahatte kullanılan çantalar, sandıklar ve hac konulu fermanlar gibi çok geniş yelpazeden nesneler önüme çıktı.
OSMANLININ EN BÜYÜK DERDİ
Peki, bu nesnelerin arkasında ne gibi hikâyeler saklı?
Topladığım eserlere “mukaddes yolculuğun hatıraları” adını veriyorum. Eskiden hac farizası kara yolculuğuyla altı yedi ayda yapılıyordu. Ancak daha öncesinde uzun bir hazırlık safhası oluyordu. İnsanlar vasiyetlerini hazırlıyor, hakları olanlarla helalleşiyor ve hac ibadetine dair kitaplar okuyordu. Hac da çok farklı geçiyordu. Eskiden hac günümüzdeki kadar kalabalık olmaz; İslam âlimleri de kolayca birbirleriyle buluşurdu. Dolayısıyla hac insanın ruhuna daha çok dokunan bir yolculuktu. Hacdan dönen insanların yaşayışı da bambaşka olurdu. Bu duruma şahitlik eden eserler çok kıymetli. Osmanlıdaki eserler ise bu milletin idarecisinden halkına Kâbe’ye duyduğu derin muhabbeti anlatıyor. Zira bu topraklarda en büyük derdimiz Kâbe’nin ve Hicaz’ın en güzel şekilde korunması olmuş. Zaten Kâbe örtüleri yıllarca hep bu topraklarda dokunmuş.
Koleksiyonunuz hâlâ genişlemeye devam ediyor mu?
Arayışım devam ediyor. Ancak eskiden olduğu kadar kolay eser bulamamaktan mustaribim. Çünkü hacca dair eserler artık nadir olarak kabul ediliyor ve müzayedelere çok fazla düşmüyor. Buna rağmen geçen sene İstanbul’da has altından tellerle yapılmış son Makam-ı İbrahim örtüsünü keşfettim. Bu benim için sevindiriciydi. Maksadım ise mevcut en eski Kâbe örtüsüne ulaşmak. Hâlihazırda elimde en kadimi yaklaşık 350 yıllık örtüler var.
Maziden birçok eser koleksiyonunuzda. Peki, bugünden yarına koleksiyon nesnesi olarak ne kalacak?
Günümüzde hac çok başka bir hâl aldı. Şimdi Kâbe’ye gitmek bile farklı kurallara bağlandı ve zorlaştı. İnsanlar da biraz ruhsuzlaştı. Dolayısıyla bugünden yarına hangi koleksiyon nesnesi kalacak, doğrusu bilemiyorum.
MÜZE AÇILIRSA ESERLERİMİ HİBEYE HAZIRIM
Elinizde çok kıymetli eserler yer alıyor. Bunları muhafaza etmekte zorlanıyor musunuz?
Koleksiyonu her türlü zarardan koruyabileceğimiz özel bir dairede muhafaza ediyorum. Aralıklarla bakımını yapıyoruz ama bu zor bir iş. Bu yüzden eserleri, her zaman gezip görülebilecek bir müze çatısı altına insanlarla buluşturmak istiyorum. “Mukaddes Yolculuk Müzesi” adıyla bir mekân açılabilir. Bize devlet tarafından kalıcı bir mekân tahsis edilirse ben de buna mukabil eserlerimin hepsini müzeye bağışlamaya hazırım.
KABE SEVGİSİ SANATI DA ŞEKİLLENDİRDİ
“Mukaddes toprakların muhabbeti sanatı da şekillendirmiş. Halkımızın Kâbe sevgisini gösteren yağlı boya tablo ve minyatürler de yapılmış. Şimdi olduğu gibi video ve fotoğraflar yokken insanlar bu sanat eserleriyle hasretlerini gidermişler. Özellikle camaltı sanatıyla benzersiz Kâbe manzaraları yapılmış.”