İngilizlerin gaz maskesi oyununu Hüseyin Hilmi Efendi bozmuştu

Vefatının üzerinden 23 yıl geçen Hüseyin Hilmi Işık Efendi, Türkiye’nin yakın tarihinde yaşamış büyük İslam âlimlerindendi. Aynı zamanda ülkemizin ‘ilk yüksek kimya mühendisi’ ünvanını da taşıyan ve kimya sahasında keşiflere imza atan Hilmi Efendi, uzun yıllar orduda vazife yaptı, birçok çarpıcı vakaya şahit oldu. Bunlardan biri de 1939 yılında İngilizlerin binlerce bozuk gaz maskesini ülkemize satmasına engel olma hadisesiydi.
ALİ TÜFEKÇİ’NİN HABERİ — TUSAŞ'ın Ankara’daki merkezine düzenlenen terör saldırısı, millî savunma sanayinin önemini gözler önüne serdi. Yerlilik oranının yüzde 80'leri aştığı sektörde son 23 yılda ilerleme kaydedilmesine rağmen tarihte birçok üzücü vaka yaşanmıştı...
NEREDEN NEREYE!
Savunmada millî imkanların kullanılması uzun yıllarca engellenirken bir dönem Batılı ülkelerin eskimiş ürünleri bolca satın alındı. Yaşananların en önemli şahitlerinden biri, bundan tam 23 sene evvel yani 26 Ekim 2001 tarihinde vefat eden, son yüzyılın en önemli âlimlerinden Hüseyin Hilmi Işık Efendi idi. İslami ilimlerin yanında fen sahasında da rüştünü ispatlayan Hilmi Efendi, 90 yıllık ömründe hep Müslümanlara faydalı olmak için çalıştı. ‘Türkiye’nin ilk Yüksek Kimya Mühendisi’ unvanına sahip olan Hüseyin Hilmi Işık, kimya sahasında keşiflere imza attığı ilmi çalışmalarından sonra uzun yıllar binbaşı rütbesiyle orduda görev yaptı. Hilmi Efendi, vazifesi esnasında birçok çarpıcı vakaya da şahitlik etti. 1939 yılında yaşadığı bir hadise ise Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ispatlar nitelikte.
MASKE FABRİKASI KİMYAGERİ
Hüseyin Hilmi Işık, başarıyla geçen bir eğitim hayatının ardından 1937 yılında Millî Savunma Bakanlığı o zamanki adıyla “Milli Müdafaa Vekaleti” tarafından Mamak Gazdan Korunma Evi’ne kimyager olarak tayin edilir. Ordunun ve Kızılay’ın ortak yönettiği gaz maskesi fabrikasında maskelerin kontrolörü ondan sorulur. Hilmi Efendi, “Ebedi Saadet Yolunda Bir Ömür” isimli kitaptaki hatıralarında tesisteki ilk yıllarını ve başına gelen enteresan vakayı şöyle anlatır:
“6 ay kurs gördükten sonra mütehassıs olarak burada vazifelendirildim. Fabrikanın yaptığı maskelerin, şartnameye uygun olup olmadığını Erkan-ı Harbiye (Genelkurmay) namına muayene ederdim. Çürük olanları geri çevirir, sağlam olanlarını kabul ederdim. Hariçten de mesela Almanya’dan maske gelirdi. Onları da kontrol ederdik.
İNGİLİZLERİN OYUNU
1939'da II. Dünya Savaşı patlak verdi. Bir defasında İngiltere’den harp maskeleri geldi. İngilizler maskeleri, Polonya’ya satmak üzere göndermişti. Maskeleri taşıyan gemiler Boğaz'dan geçip Karadeniz’e çıkıyor; Odesa iskelesinden de Polonya’ya gidiyordu. Gemiler tam İstanbul’dan geçerken Almanya Polonya’yı işgal etti. Birkaç gün sonra Polonya teslim oldu. Polonya hükümeti diye bir şey kalmayınca, on bin, belki yirmi bin maske açıkta kaldı. İngilizler bu sefer Türkiye hükümetine, ‘Hazır ayağınıza gelen bu maskeleri size satalım’ teklifinde bulundu. Hükümet teklifi kabul etti.
Söz konusu maskelerden numune gönderdiler. Muayene ettim ‘Maskeler bozuktur’ diye rapor verdim. İngilizler, dostları olan Polonya'ya, halkı gazdan korumak için bozuk maskeleri göndermiş. Takan insan fayda göremezdi. Çünkü gaz kaçırıyordu. Bu maskelerin böyle olduğunu bile bile bize satmak istiyorlardı.
‘SEN KİM OLUYORSUN?’
Bir hafta sonra ‘Milli Müdafaa Vekili seni istiyor’ dediler. Meraklandım. Yanına çıktık. Ali Rıza Artunkal isminde bir paşaydı. Bana, ‘Sen ne halt etmişsin öyle?’ diye bağırdı. ‘Hayrola vekilim? Ne olmuş?’ diye sordum. ‘İngiltere’den gelen maskeyi sen reddetmişsin. İngiltere'nin gönderdiği maske reddolunur mu? Onlar çürük mal gönderir mi?’ dedi. ‘Efendim, ben onları muayene ettim ve çürük buldum’ cevabını verdim. ‘Sen kim oluyorsun? Sen İngilizler gibi muayene edebilir misin?’ diye tekrar çıkıştı. ‘Efendim, ben de Alman usulüyle muayene ediyorum’ karşılığını verdim.
‘RAPOR VERSEN DE VERMESEN DE ALACAĞIZ’
Meğer İngilizler, maskeleri, Türkiye'ye satmış ama parasını alabilmeleri için devletin bütün mali işlerini kontrol eden Divan-ı Muhasebat’ın [Sayıştay] izin çıkmamış. Muayene raporunda maskelerin bozuk olduğunu görülünce, Divan-ı Muhasebat paranın ödenmesine izin vermemiş. Milli Müdafaa Vekili de köpürmüş. İşte bu sebeple paşa, bana ‘Biz İngilizlerle anlaşma yaptık. Rapor versen de vermesen de biz bu maskeleri alacağız’ dedi. İngiliz Sefiri boyuna Milli Müdafaa Vekili'ne gelip ‘Paramızı ne zaman vereceksiniz?’ diye sıkıştırıyormuş.
7 Temmuz 1936 Cumhuriyet Gazetesi
‘BOZUK MASKELERİ PARÇALATTIRDIM’
Bunun üzerine ‘Efendim, alırsanız alın’ dedim. ‘İyi ama, bozuk raporla parayı ödeyemeyiz. Müspet rapor vermen lâzım’ cevabını verdi.
Ben de "Efendim, çaresi; 'Bu maskeler bozuktur. Fakat parçalarından istifade edilir. Yeni yapılan maskeleri tamirde kullanılır. Camları işe yarar. Asıl süzgeç gaz kaçırıyor' diye rapor yazılabilir’ dedim. ‘Hah, raporu öyle ver!’ dedi.
Ben de ‘Maskeler bozuk ise de, parçalarından tamir ve imalatta istifade edilir’ diye rapor verdim. Bunun üzerine parayı İngilizlere verebildiler. İşte ben o zaman böyle rapor verip, bu bozuk maskeleri parçalattırdım.”