Konusu yedi tepeli şehirde geçen kitaplar Meşher’de! Bütün yollar İstanbul'a çıkar

İstanbul’u konu edinen beş asırdan yüzlerce kitap, Meşher’deki “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” adlı sergide buluşuyor. Ziyaretçiler; kitap kokuları eşliğinde bilim kurgu, casusluk ve bolca hayal dolu bir dünyada yolculuğa çıkıyor...
MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - İstanbul sadece “Bir taşına yekpare Acem mülkü fedadır” diyen divan edebiyatçılarının hayran olduğu bir şehir değildi! Yedi tepeli payitaht; Voltaire’den Ian Fleming’e, Jules Verne’den Lord Byron’a, Pierre Loti’den Virginia Woolf’a kadar onlarca Batılı yazarın hayallerini süsledi. Bir kısmı İstanbul’a ayak bile basmayan edebiyatçılar şehri eserlerinin merkezine koydular, bazen de hikâyelerinin bir kısmını kente taşıdılar.
Kimi yazarlar şehri bir bilim kurgu esere yerleştirdi, kimi fantastik hikâyelerinin merkezine aldı, bazıları da tıpkı o yıllarda olduğu gibi Avrupalı casusların cirit attığı bir İstanbul tahayyül etti! Ömer M. Koç’un zengin kitap koleksiyonunda bulunan Batı edebiyatının İstanbul’da geçen kurmaca eserleri ise bir sergiye “tohum” oldu.
İstiklal Caddesi’ndeki Meşher’de açılan “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” adlı sergi, 16. asırdan günümüze uzanan zaman diliminden “İstanbullu” kitapları, sanatseverlere buluşturuyor. Yaklaşık 300 kitabın yer aldığı seçkide; yazarlara ait elyazmaları, nadir ilk baskılar ile imzalı ve ithaflı eserler görülebiliyor.
KİTAPLARDA CASUSLAR CİRİT ATIYORDU
Sergideki kitaplardaki İstanbul manzaraları aynı değil. Antolojinin en eskisi Bertrand de La Borderie’nin 1547’de neşredilen “Konstantinopolis Seyahati Üzerine Konuşma” adlı kitabı.
Şehre bizzat gelen yazar Borderie, eserinde İstanbul’dan övgüyle söz ediyor. Ancak Antoine le Camus gibi yazarların eserlerinde Harem hakkında fantastik tasvirler yapılıp oryantalist klişeler tekrarlanıyor. Aynı zamanda sergide eski bir nüshası yer alan “Aziyadé” gibi kitaplarda da İstanbullu hanımlara acınası bir hâldelermiş gibi bakılıyor! Avrupa’nın emperyalist iştahının daha çok arttığı devirlerde ise casusluk hikâyeleri şehre taşınıyor. Her ikisi de İngiliz olan ve “yazar” kimlikleri tartışılan Eric Ambler ile Ian Fleming’in kitapları bu noktada dikkat çekiyor.
Victor Hugo ise “Les Oriebtales” adlı manzum eserinde kulaktan duyma bilgilerle Osmanlıdan düşmanca söz ediyor. Zaten sonra yazacağı “Anılar”ında sultanlara yapılan darbelerden memnuniyetini dile getiriyor. Bunun yanında “Candide”, “Don Juan” ve “Orlando” gibi eserlerden mühim nüshalar da sergide yer alıyor.
MERAK EDİLEN ŞEHİR
Her ne olursa olsun bütün bu metinler, vakti zamanında büyük bir imparatorluğun başkenti olan İstanbul’un ne kadar merak duyulan bir şehir olduğunu gözler önüne seriyor.
Victor Hugo ve Jules Verne başta olmak üzere Batılı yazarların görmeden şehri kaleme aldıklarını düşününce, şehrin edebiyat “piyasasındaki” yeri de daha iyi anlaşılıyor. Sergideki kitapların yanında farklı kaynaklardan elde edilen İstanbul konulu gravürler, resimler, fi lm afi şleri ve gazete kupürleri de yer alıyor. Böylece kitap kokuları eşliğinde çıktığınız beş yüz senelik seyahatte, farklı İstanbul hayalleri arasında kendinizi buluyorsunuz.
İstanbul kitaplarının adaptasyonu olan filmlerden sekanslar da özellikle sinema meraklılarına ayrı bir zevk vesilesi oluyor! “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisinde kitapların dışındaki nesneler arasında Sultan Abdülhamid’in Pierre Loti’ye hediye ettiği elmas taşlı muhteşem sigara tabakası da dikkat çekiyor.
ESERLER NASIL ALGILANDI?
Serginin açılışında dinlediğimiz küratör Şeyda Çetin “Kitapları odağına alan ve edebiyattan beslenen bir sergi hazırladık. Serginin merkezine ise Ömer Koç koleksiyonunun kütüphanesinden konusu İstanbul olan Batı edebiyatının kurmaca eserlerini koyduk. Bu kitaplardan bazılarının hikâyesi tamamen İstanbul’da geçiyorken, bir kısmı şehre kısaca değiniyor; bazıları İstanbul’dan metaforik olarak bahsediyor.
Sergide çok çeşitli türlerde yazılmış kitaplar var. Bu kitaplar yalnız değiller! Onların oluşturmuş olduğu İstanbul’dan ilham alan bu evreni genişletmeye çaba harcadık. Bu eserler yazıldıkları dönemde Türkiye’de nasıl algılanmışlardı? Biraz da bu konuya değinmek istedik ve çeşitli arşivlere başvurduk. Elbette gazete kupürleri kaynaklar arasında yer aldı” diyor.