Onlar ne güzel kullar... Bu dünyada en büyük sıkıntıyı Peygamberler çektiler - Cennet Yolunun Yolcuları -1-

Nuh aleyhisselâm 950 sene peygamberlik yaptı. Kavmi öldüresiye döver sonra da öldü diye çöplüğe atardı. Yakub aleyhisselâm yıllarca oğluna hasret yaşadı.
ÖMER ÇETİN ENGİN - Elleri sıkıntıdan titreyen ama sadece ve sadece Rabbine (celle celalühü) sığınan salihlere insan hayranlık duyuyor…
Kimseye şikâyet etmeyip, sabır içinde Sevgili ve Şanlı Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma kavuşacağı günün tesellisiyle feryat etmeyene insan gıpta ediyor… Onlar Allah’ın ne güzel kulları… Muhammed aleyhisselâmın ne güzel ümmetidir… O denli ızdıraplar içinde kimseye yük olmazlar… Kimsenin hakkına girmez, Rablerine dayanırlar…
Bunlar ne güzel kullardır…
Allah yolunun yolcuları, Adem aleyhisselâmın sürgün yeri olan bu yeryüzünde hep sıkıntılar çektiler…
Nuh aleyhisselâm… 950 sene peygamberlik yaptı… Kavmi öldüresiye döver sonra da öldü diye çöplüğe atardı… Cebrail aleyhisselâm gelip, yaralarını tedavi eder ve Allahü teâlânın emrini iletirdi: - Haydi… Kavmine Allah’ın dinini tebliğ eyle…
YUSUF’UM… YUSUF’UM…
Yakub aleyhisselâm… Diğer oğulları en sevdiği oğlu Yusuf aleyhisselâmdan ayırdılar onu… Bir kuyuya attılar, ona olan sevgisini kıskanıp… O öyle güzel idi ki… Sevgili Peygamberimiz Mirac gecesi Yusuf aleyhisselâmı gördüğünü söylediği zaman, Eshab-ı kiram (aleyhimürrıdvan) - Onu nasıl gördünüz diye sual ettiler… - On dördüncü gecedeki ay gibi, buyurdu. Efendimizin, “Gördüm ki ona güzelliğin yarısı verilmiş” diye başka mübarek sözleri de var…
Böyle güzel oğlunu, nübüvvet (peygamberlik) nuruyla birlikte gören Yakub aleyhisselâmdan ayırdı diğer evlatları…
Yıllarca onun hasretiyle yaşadı Yüce Peygamber… Ama ne hasret… Özel bir ev yaptırdı… Her gün o eve girip ‘Yusuf’um… Yusuf’um…’ diye ağlardı… Ağlamaktan gözlerine perde indi… Göremez oldu…
Hatta bir gün Azrail aleyhisselâm geldi yanına... Onu görünce,
-Yusuf’umu görmeden benim ruhumu almaya mı geldin? diye sordu…
Büyük melek, “Hayır… Senin hüzün ve kederine iştirak etmek için geldim” cevabı verdi…
Bu kıssaların en güzeli, bilenlerin malumu… Biz başka bir şey söylemek istiyoruz...
Vakti ki Yusuf peygamber Mısır’da kendini kardeşlerine tanıttı… Babacığının gözlerinin ağlamaktan kör olduğunu duyunca gömleğini kardeşlerine verdi…
- Bunu babam koklayıp yüzüne sürsün… Gözleri açılır, buyurdu…
Kardeşleri gömleği Mısır’dan yola çıkardıkları zaman Yakub Peygamber,
- Yusuf’umun kokusunu alıyorum, buyurdu…
Gömleğe hasretle sarıldı… Oğulcuğunun kokusunu aldı… Yüzüne, gözüne sürdü ve şifa buldu…
Bütün yakınlarıyla beraber Mısır’a doğru yola çıktı…
Yolda bir hadise var ki, tüyleri diken diken edici cinsten…
Cebrail aleyhisselâm geldi… Hazret-i Yakub’a dedi ki: Semaya bak… Nice zaman sizin elem ve üzüntünüz sebebiyle hüzünlü olan melekler, sürur ve sevincinizi görmek üzere seyre çıkmışlar…
Yusuf aleyhisselâm da kafileyi karşılamak için yola çıktı… Yakınlaştılar… Yakub aleyhisselâm oğlu Yusuf’u devesinin üzerinde geliyor gördü… Artık duramadı bineği üzerinde... Evlat hasreti… Yere indi… Yusuf Peygamber de öyle.. İki nur dağı hasretlerinden sarıldılar birbirlerine, meleklerin mutluğu şahit oldu bu muhteşem buluşmaya.
(Devam edecek)