Avrupa’nın en kötü üç ülkesinden biriyiz... Göğüs kanserinde erken teşhis karnemiz zayıf!

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Avrupa’nın en kötü üç ülkesinden biriyiz... Göğüs kanserinde erken teşhis karnemiz zayıf!
Sağlık Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Türkiye’de yılda 25 bin kişiye göğüs kanseri teşhisi konuyor. Erken teşhisle tamamen iyileşme şansı yüksek ender kanserlerden olan göğüs kanserinde hastaların yarısında erken teşhis gerçekleştiremiyoruz.

ZİYNETİ KOCABIYIK - Göğüs kanseri, dünyada en sık görülen kanserler listesinde ilk sıralarda. Dünyada her yıl 2 milyon 296 bin ülkemizde ise 25 bin 249 kişi göğüs kanseriyle tanışıyor. Son 50 yılda dünyada göğüs kanseri görülme sıklığı iki mislinden fazla arttı. Sosyo ekonomik açıdan gelişmiş Batı ülkelerinde 50 yıl önce her 20 kadından birinde görülürken günümüzde her sekiz kadından biri bu hastalığa yakalanıyor. Ülkemizde de bu oran son yıllarda gittikçe yükseliyor.

Tüm dünyada görülme sıklığı artan göğüs kanseri, Dünya Sağlık Örgütünün son raporlarına göre, yüzde 11,7 ile yeni teşhis alan bütün kanserler içinde ilk sıraya yükseldi. Henüz başlangıç safhasında teşhis edildiğinde başarıyla tedavi edilebilen ender kanserlerden olan göğüs kanserinde Türkiye’nin “erken teşhis karnesi”nin zayıf olduğunu söyleyen genel cerrahi uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı “Avrupa Birliği raporlarına göre Türkiye, erken teşhis başarısında Avrupa ülkeleri arasında listenin sonundaki üç ülkeden biri. Diğer ülkeler Romanya ve Bulgaristan. Türkiye’de kadınların yarısından fazlası taramalara katılmıyor. Bu oranı artırmak için hep birlikte çaba göstermeliyiz” dedi.

SAĞLIK ALANINDAKİ LİDERLİĞİMİZE YAKIŞMIYOR

Türkiye’nin son yıllarda çağ atladığını ve birçok hastalığın teşhis ve tedavisinde hem teknolojik alt yapı hem hastane alt yapısı hem de uzman bilgi birikimi açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biri konumunda olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çakmakçı, göğüs kanseri teşhisindeki mevcut tablonun sağlıktaki Türkiye’nin gelişmişlik seviyesine yakışmadığını vurguladı.

Avrupa’nın en kötü üç ülkesinden biriyiz... Göğüs kanserinde erken teşhis karnemiz zayıf! - 1. Resim

GÖĞÜS KANSERİ TEK BİR HASTALIK DEĞİL

Son 10 yılda göğüs kanserinin tedavisinde çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Acıbadem Ataşehir Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Metin Çakmakçı “Görülme sıklığının hızla artışı, üstelik görülme yaşının giderek daha genç yaşlara düşmesi, endişe verici olsa da, teşhis ve tedavisindeki geçmiş yıllara göre hızlı gelişmeler, yüz güldürüyor. Son on yılda bu alanda en çok değişen şey tıbbi tedavideki ilaç değişimleri oldu. Göğüs kanseri artık eskisi gibi tek bir hastalık olmadığını anladık. Bir sürü alt tipi var ve o alt tiplere göre tedavi algoritmalarımız hem ilaçlarımız hem de tedavi sıralamalarımız değişti. Eskiden göğüs kanseri tek bir hastalıktı. Şimdi artık bambaşka birçok tipi olduğu ortaya çıktı.   Göğüs kanserine sebep olabilecek genetik bozukluklar konusunda bilgilerimiz çok arttı” dedi. 

KADINLARDA TARAMA BİLİNCİ DÜŞÜK

Erken teşhisteki zayıf karnemizde en önemli faktörün bilinçlendirme çabalarına rağmen kadınlarda taramaya başvuru bilincindeki düşüklük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çakmakçı “Ülkemizde mamografi hizmeti sunan kurumların ve kullanılan teknolojinin Avrupa’dan aşağı kalır yanı yok. Üstelik Türkiye’nin birçok noktasındaki KETEM’lerde tarama işlemi herhangi bir ücret ödemeden yaptırılabiliyor. Bu kadınlarımız için çok kıymetli bir fırsat” diye konuştu.

BİLGİ KİRLİLİĞİ KORKU SALIYOR

Kadınların göğüs kanseri açısından kendi kendine muayene ve problem yaşandığında uzmana başvurma ya da yaşı geldiğinde mamografi çektirmek için sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekindiklerini söyleyen Prof. Dr. Metin Çakmakçı “Taramadan bilinçli bir kaçış var. Ya bir şey çıkarsa diye korkuyorlar. Bu aslında anlamsız bir korku. Çünkü tam tersine erken teşhis ve doğru tedavi ile bazı hastalarda neredeyse yüzde yüze yakın başarı sağlanıyor. Göğüs kanseri de artık kronik bir hastalık hâline geldi. Kadınların korkularının kaynağı medyadaki bilgi kirliliği. Gerçek veri ile dedikodu birbirine bazen karışıyor. Yanlış bilgiler ve kötü vaka örnekleri kadınların göğüs kanseri gerçeğinden kaçmasına sebep oluyor” dedi.

Yaşanacak süreçlerin uzunluğundan ve hastalık süresince farklı kurumlarda ya da aynı kurum içinde çok farklı bölümlerde tedavi görecek olmanın da hastanın gözünü korkuttuğunu da ifade eden Prof. Dr. Çakmakçı, tedavinin tek bir çatı altında multidisipliner yaklaşımla yürütüldüğü göğüs merkezlerinin konforunun kadınların taramalara katılma oranını artırabileceğini de söyledi.  

AMELİYATTAN 2 GÜN SONRA OĞLUNUN SINAVINA GİTTİ

İstanbul’da yaşayan Ayşe Aras Akpınar iki çocuğu ve eşiyle birlikte huzurlu bir şekilde hayatını sürdürüyordu. Ailesinde hiç göğüs kanseri hikâyesi yoktu. Bu yüzden 45 yaşına geldiği hâlde mamografi yaptırmayı düşünmemişti.  Ta ki 13 yaşındaki oğlunun aşısı için sağlık ocağına gidene kadar. Sağlık ocağındaki aile hekimi yaşı itibariyle bir kontrol mamografisi çektirmesi için onu KETEM’e yönlendirince göğüs kanseri olduğu anlaşıldı. 

Haberi alınca şoke oldu. Aklına ilk olarak 9 yaşındaki kızı ve 13 yaşındaki oğlu geldi. Oğlu o yıl LGS’ye hazırlanıyordu ve onların etkilenmesini hiçbir şekilde istemiyordu. Çünkü çocukları için yaşıyordu. Evin içinde hastalığının ne olduğu hiç konuşulmadı. En büyük zorluğu kemoterapi sırasında çekti. 16 kür kemoterapi aldı. Dökülen saçlarını berenin altına gizledi. Ameliyat olması gerektiğinde çocuklarına “Göğsümde bir kitle var onu alacaklar” dedi. Ancak oğlunun LGS sınavı vardı. Aklındaki en net cümle ‘Anne sınav sırasında sen de kapıda ol ne olur’ idi. Bu yüzden ameliyatı ertelemek istedi. ‘Sınavdan sonra olsun’ diye düşündü. Ameliyat sonrasında toparlanmasının kısa süreceğini öğrendiğinde ikna oldu. 29 Mayıs’ta Prof. Dr. Metin Çakmakçı ve ekibinin yaptığı ameliyata girdi, 2 Haziran’da oğlunun girdiği sınav merkezinin kapısında bekliyordu. Hem tümörden kurtulmuş hem de oğluna verdiği sözü tutmuştu.

Ameliyattan sonra kemoterapi gören ve hâlen tedavisi devam eden Akpınar, kanser tedavisinde aile desteğinin çok değerli olduğunu söyleyerek “Eşim ve çocuklarım en büyük moral kaynağım oldu. Bütün ailemin desteği sayesinde ayakta kalmayı başardım” dedi.

Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...