Uzmanlar gripten korunmanın formülünü verdi: Ekmeği sofranızdan eksik etmeyin!

İçeriğindeki bol vitamin ve mineraller dolayısıyla enfeksiyon hastalıklarından korunmak için mevsim sebze ve meyveleri tavsiye edilir. Ancak güçlü bir bağışıklığın anahtarının bütün besin gruplarının tüketilmesi olduğunu vurgulayan uzmanlar, ekmeğin besin listesinin en üst sıralarında yer alması gerektiğini söylüyor.
ZİYNETİ KOCABIYIK'IN HABERİ -
Kış aylarında havaların soğuması ve kalabalık ortamlarda, kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirmeye bağlı olarak grip, larenjit ve farenjit gibi solunum yolu hastalıklarına yakalanma riskimiz artıyor. Bu hastalıklara karşı en etkili silahımız bağışıklık sistemini güçlü tutmak. Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için en sık duyduğumuz tavsiye ‘bol bol sebze ve meyve tüketin’. Ancak uzmanlar, tek bir besin grubuna odaklanmanın yapılan en önemli beslenme hatalarından biri olduğunu belirterek, “Protein, yağ ve karbonhidrat gibi makro besin grupları bağışıklık sistemini güçlü tutmak için bir uyum halinde çalışıyor. Bunlardan herhangi birinin eksikliği bağışıklık sisteminin çalışmasını olumsuz yönde etkiler” uyarısını yapıyor.
TEMEL BESİN MADDESİ
Özellikle enfeksiyon hastalıklarının yaygın olduğu kış aylarında beslenmeden karbonhidratları çıkarmanın yapılacak en önemli beslenme hatalarından biri olduğunu söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman “Bağışıklık sistemi hücreleri farklı dönemlerde farklı makro besin gruplarını öncelikli olarak kullanabiliyorlar. Bu nedenle tüm makro besin gruplarını düzenli ve dengeli olarak almak önemlidir. Kilo kontrolü veya başka sebeplerden ötürü ekmek ve makarna gibi karbonhidrat içeren besinlerden kaçınmak büyük bir hata. Zira bu davranış primer enerji kaynağı olan karbonhidratların eksikliğine neden olup, bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebiliyor. Türk halkının en önemli enerji kaynağı temel gıdası ekmektir. Vücudumuz, ekmeğin de içinde bulunduğu karbonhidrat besin grubunu hızlı bir şekilde harcayarak enerjiye dönüştürebilir. Eğer karbonhidrat tüketilmemesi gereken bir hastalığınız yoksa dengeli bir beslenme için aşırıya kaçmamak kadıyla ekmeği sofranızdan eksik etmeyin” dedi.
KALP SAĞLIĞINA İYİ GELİYOR
Düşünülenin aksine yüksek kaloriye sahip olmadığını söyleyen Ozman, “1 ince dilim (25 gr) tam buğday ekmeği 63 kaloridir. Tam buğday ekmeği, lif açısından zengin olup kan şekerini dengeler. Tam buğday ekmeği besleyici içeriğe sahip bir besindir. Çinko, magnezyum ve B vitamini gibi besin öğelerinden zengindir. B vitaminleri vücudun ihtiyacı olan enerjiyi sağlar. Folik asit ise kalp sağlığı için oldukça önemlidir. Ekmek türlerinin bazılar içerdikleri bazı besinler sayesinde daha da faydalı hale gelir.” diyor.
GÜNLÜK ENERJİNİN 3’TE BİRİNİ KARŞILIYOR
Bu kapsamda, günde 200 gr tüketildiğinde, ortalama olarak bir insan için gerekli olan enerjinin yüzde 35’i, proteinin yüzde 25’i, B1 vitamininin yüzde 66’sı, lif ihtiyacının yüzde 55’i karşılanıyor. Öte yandan magnezyum, potasyum, sodyum, A vitamini, E vitamini, B1 vitamini, B2 vitamini, B6 vitamini, Niasin, Bakır, Çinko, Demir ve Fosfat gibi bir insan için en önemli hayati besin kaynakları da ekmekten alınabilir. Ayrıca hamuru güçlendirmek için ekmeğe katkı maddesi olarak C vitamini eklenir. C vitamini, un içindeki proteinlerin kalitesini arttırarak, ekmeğin daha iyi hacim almasını sağlar. Ayrıca ekmeğin besin değerini arttırır.
EN GÜVENLİ GIDA EKMEK PESTİSİT KALINTISI BULUNMUYOR
Tarımda ekinlere ve bitkilere zarar verme potansiyeli bulunan haşereleri, istenmeyen yabani otları, böcekleri yok etmek için kullanılan kimyasal maddeler olan pestisitler, günümüzde en önemli gıda güvenliği sorunu haline geldi. Gün geçmiyor ki, ihraç edilen herhangi bir sebze, meyve ya da kuruyemişin Avrupa kapısından döndüğünü duymayalım. Bu haberler tüketicinin kafasını karıştırıyor. Peki biz ne yiyeceğiz? Antalya’da düzenlenen 19. Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Kongre’sinde görüştüğümüz Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Haluk Tezcan, en güvenli gıdaların başında ekmeğin geldiğini söyleyerek “Ekmekte pestisit var mı? Sorusuyla karşı karşıya kalabiliyoruz. Tarımsal üretimde en az kimyasal kullanılan ürünlerin başında buğday geliyor. Üretimde kullanılan ilaçların etkileri buğday silolara girdikten sonra azalıyor ve yok oluyor. Öte yandan buğday çeşitli işlemlerden geçirildikten ve kabuğu soyulduktan sonra un haline getiriliyor ve ekmek ve diğer unlu mamuller yapılıyor. Gıda güvenliği un sektöründe çok ileri. Büyük küçük bütün un üretim tesislerinde bir laboratuvar bulunuyor. Bu laboratuvarda kimyagerler çalışıyor ve üretime giren buğdayı, daha sonra un haline gelen mamulü çok ciddi şekilde inceliyor. Buğdayın depolanması da son derece güvenli ve sağlıklı şartlarda yürütülüyor. Lisanslı depoculuk uygulaması ile depolama aşamasında da gıda güvenliğine önem veriliyor. Bu açıdan bakıldığında un zararlı kimyasallar açısından insan sağlığı için en güvenli besin kaynaklarından biri. Türkiye olarak son 10 yıldır yılda 3 milyon tonun üzerinde unu yurt dışına ihraç ediyoruz. Hem kendi ülkemizde tarım laboratuvarlarında analizler yapılıyor hem de gittiği ülkelerde. Ürünlerimiz hiçbir ülkeden geri dönmedi” dedi.
SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK HEDEFİ
Un sektöründe hizmet veren kuruluşları tek çatı altında toplayan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF), her yıl uluslararası boyutta düzenlediği kongre ve sergisinin 19’uncusunu, bu yıl ‘’Sürdürülebilir Gelecek: İklim, Su, Tarım’’ temasıyla Antalya’da gerçekleştirdi.
SU GÜVENLİĞİ ARTIK EN ÖNEMLİ MÜCADELELERİMİZDEN BİRİ OLACAK
Düzenlenen basın toplantısında tarım politikalarındaki değişimlere ve gıda arz güvenliğine değinen TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, “Yıllardır sürdürülebilirlik adına çalışmalar yapıyor, bizi bekleyen tehlikeleri konuşuyoruz. Olası tehlikeleri engelleyebilmek ve kontrol altına alabilmek tamamen sera gazı emisyonlarını azaltmamıza ve net sıfır emisyona ulaşmamıza bağlı. Yeşil Mutabakat kapsamında önümüzdeki sezonlarda, kaliteyi koruyup verimi yükseltmeye ve karbon nötr olmaya yönelik çalışmalarımızı hızlandıracağız. Un sanayicileri olarak, geleceğe yeşil ve sürdürülebilir bir Türkiye bırakmak için yeni projelere imza atmayı sürdüreceğiz. Dünyada ve ülkemizde de tarım politikaları değişiyor. Artık, ülkeler suyu merkeze alan üretim planlamaları yapıyor. Dolayısıyla, gıda arz güvenliğini konuşurken su güvenliği de artık en önemli mücadelelerimizden biri olacak. Gıda arz güvenliğinin dünyayı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olduğu bu günlerde, ülke olarak sağlam stoklara sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bu gücümüzle, bundan sonraki süreçte de stok konusunda endişe duymayacağımızın sinyallerini tüm dünyaya gösteriyoruz.” dedi.
EKMEK ŞİŞMANLATIR MI?
Bilinenin aksine un tüketiminin obeziteye neden olmadığını, bunun fazla tüketimden kaynaklandığını kaydeden Tezcan, gelinen noktada sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunu bildirdi. Un ve unlu mamullerin insan sağlığı açısından olmazsa olmaz besinlerin başında geldiğini ifade eden Tezcan, “Burada miktar önemli. Yeteri kadar ekmek mutlaka tüketilmeli” diye konuştu.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EN ÇOK TARIMI ETKİLİYOR
İklim değişikliğinin birçok yönden yaşamı olumsuz etkilediğini bunun en büyük etkisinin de tarım alanında görüldüğünü aktaran Haluk Tezcan, “İklimdeki herhangi bir değişiklik kuraklık ve yağış olarak tarımsal faaliyeti etkiliyor. Türkiye’nin 7 bölgesinde de buğday üretiliyor. 2024 sezonunu, 20 milyon ton buğday üretimi gerçekleştirerek kapattık. Bu yılın buğday üretimi için Nisan yağmurlarını bekliyoruz. Türk un sanayi son 10 yıldır büyük bir başarı hikayesi yazdı. İç piyasa da ürün arzımızı sorunsuz bir şekilde gerçekleştirirken, son 10 yıldır olduğu gibi 2024 yılında da 3 milyon tonun üzerinde bir ihracat rakamıyla 1.5 milyar dolara yakın gelir elde ettik. Böylece, sezonu yine dünya ihracat lideri olarak kapatmayı başardık. Bu başarı, ihracat yapan firmalarımızın, iç piyasada ürün arzını sorunsuz gerçekleştiren sanayicilerimizin ve sanayimizin yapı taşlarını oluşturan sektör paydaşlarımızın ortak emeğinin sonucudur” dedi.