40 Yıl Sonra Ben (Sen)... Bu rüya olmalı - 1

- Se... se... sen - Ben... sen... - Allahım, bu nasıl olabilir... Rüya mı bu?
ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Belkide... belki de değil...
- Sen bensin...
- Evet, 40 yıl sonraki hâlinim... Eğer yaşarsan işte buna, bana benzeyeceksin...
- Peki ama ne demek bu. Bu nasıl bir şey. Olacak şey değil.
- Bir ikram diyelim, bir hediye.
- Ne için...
- Eğer yaşarsan 40 yıl sonradan sana nasihat olması için.
- Bu imkânsız, rüya görüyorum. Böyle şey olmaz.
- Belki... Evet... Ama şu an 40 yıl yaşlanmış hâlinim senin...
- Uyanmam lazım, benim uyanmam lazım...
- Evet uyanman için geldim zaten.
- Nasıl yani. Hem yaşayacağım ne belli.
- Evet bilemezsin. Dedim ya, ben senin yaşarsanki hâlinim.
- Uyanmam lazım. Bu bir rüya. Yoksa kâbus mu. Saçlarım bembeyaz. Yüzüm ne hâle gelmiş.
- Uyuyorsan da uyanamazsın. Bunu yaşayacaksın. Sen, benim 40 yıl önceki hâlim. Ne kadar da gençsin. Ah bu gençliği ben nasıl geçirdim. Ah gençliğim, ah...
- Nasıl geçtiğini biliyorsun zaten. Niye hayıflanıyorsun.
- Bak önünde birkaç yol var. Eğer kendini kurtarırsan ikimizi de kurtarırsın.
- Peki hangisini seçtim bu yolların.
- Bazı şeyleri sana söylemem yasak.
- Ne gibi.
- Seçimlerin gibi. Bunlar senin iradenle karar vereceğin şeyler. Bana kalsa sana hep doğru seçimi yaptırırım. Yaptığım hatalardan çok zarar gördüm. Bu acıları yaşamamak için sana hep doğruyu seçtiririm. Bu ise yasak. Karar senin olacak. Başka ne yasak.
- Yaşadığın büyük acılar. Eğer yaşarsan hayatta olan sevdiklerinin ölüm tarihi. Bunları sana söylemem de yasak. Normal hayatını etkileyecek şeyleri söyleyemem.
- Nedir bu, bir karabasan mı?
- Hayır. İkinci birine olmuş mudur bilemiyorum. Fakat işte karşındayım.
(devam edecek)