Bir dâhi komutan! Avrupa’ya İslâm medeniyetini getirecek fetihlerin sahibi, büyük mücahid Musa bin Nusayr

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Bir dâhi komutan! Avrupa’ya İslâm medeniyetini getirecek fetihlerin sahibi, büyük mücahid Musa bin Nusayr
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Musa bin Nusayr, Sardunya, Mayorka ve Minorka adalarını fetheder, Sicilya’nın yarısını alır. Karadan Atlas Okyanusu’na ulaşır, yeni mevziler kazanır. Tunus’taki tersaneyi genişletir 100 gemi inşa ettirir. Niyeti İspanya ve Fransa’yı fethettikten sonra İstanbul’u batıdan kuşatmaktır.

ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Musa bin Nusayr Şam’da yetişen ve birçok sahâbeden ders alma şerefine nail olan bir zirvedir. Hazret-i Muaviye ile birlikte seferlere katılmış, bilhassa Kıbrıs’ın fethinde yararlı işler yapmış, Basra ve Mısır’da verilen vazifelerden yüzünün akıyla çıkmıştır. İfrıkiyye’ye tayini de sürpriz sayılmaz (Hicri 86).

Musa bin Nusayr kendi oğullarını da askerinden ayırmaz en zor vazifelere onları yollar. Mervan ve Abdullah haydutları dağıtır, asayişi sağlar, yörede fitne kaynatan Sicilyalıları bir kenara yazar. Hiç ummadıkları bir anda adayı basar, çanlarına ot tıkarlar. Hristiyanlar artık öyle uluorta korsanlık yapamaz, İslâm beldelerine destursuz giremez olurlar...

FIRTINALI YILLAR...

Hazret-i Ukbe, kâh çarpışarak kâh anlaşarak Bizans ve Berberiler arasında bir yer tutsa da ihanetlere uğrar. Nitekim Bizanslıların dümen suyundan giden yerliler ona pusu atar. Büyük lider şehit olur, Keyruvan elimizden çıkar. Kanlı katliamlar başlayınca Müslümanlar Mısır’a çekilmek zorunda kalırlar. Ancak Abdülaziz bin Mervan bunları yanlarına koymaz, Zuheyr bin Kays komutasındaki akıncılar Keyruvan’ı geri alırlar. Bizans İmparatoru Jüstinyen de Akdeniz’in en güçlü donanmasını yöreye yollar. Kartaca’da toplanan Haçlılar, Züheyr bin Kays’ı şehit eder, adamlarını dağıtırlar.
Halife Abdülaziz kolay pes etmez bu kez Hassan bin Numan el Gassani komutasındaki Emevi ordusunu yöreye yollar. Mücahidler Kartaca’yı Bizans’ın elinden koparırcasına alırlar, Romalılar Sicilya’ya zor kaçar. 

Yeni İmparator Leontios daha güçlü bir donanmayla Kartaca’yı ele geçirirse de elinde tutamaz, Bizanslılar artık Sicilya’da bile barınamaz, kapağı Girit’e atarlar. 

ENDÜLÜS’E AÇILAN YOLLAR 

Nusayr oğlu Musa Hicri 19 yılında Şam’da doğar. Babası Hazret-i Muaviye’nin güvendiği adamlardan biridir, bu yüzden mükemmel tahsil alır disiplinli yetişir. O yıllarda Şam-ı şerîfi şereflendiren sahâbelerin (radıyallahu anhüm) sohbetlerine erişir.

Gençliğinde Hazret-i Muaviye’nin emrinde Kıbrıs’ın fethine katılır, erlik, subaylık derken komutan olur, gün gelir adayı ondan sorarlar. Musa bin Nusayr kale inşası üzerine çok kafa yorar, Kıbrıs’ı birbirinden muhkem hisarlarla donatır, mimaride de çığır açar.

Abdülmelik bin Mervan zamanında Basra âmilliğine atansa da Vali Haccac ile anlaşamaz. Halifenin kardeşi (ve Mısır Emîri) Abdülaziz bin Mervan onu İfrikiyye Valisi olarak Tunus’a yollar ve Endülüs macerası başlar. 

Musa bin Nusayr, kara seferlerinin yanı sıra deniz gücünü de kullanır, Sardunya, Mayorka ve Minorka adalarını fetheder, Sicilya’nın yarısını alır. 

Karadan Atlas Okyanusu’na ulaşır, yeni mevziler kazanır. 

Tunus’taki tersaneyi genişletir 100 gemi inşa ettirir. Niyeti İspanya ve Fransa’yı  fethettikten sonra İstanbul’u batıdan kuşatmaktır.

Hulefa-i Raşidin devrinden beri hedefe konan İstanbul belki böyle alınacaktır.

YENİ BİR SOLUK 

Musa bin Nusayr, Ifrikiyye’ye atandığında perişan bir ülke ve bedbin insanlarla karşılaşır. Çöl uçsuz bucaksızdır ama havali metruktur âdeta. Açlık kıtlık bir yana şakiler dilediği gibi at oynatırlar. 

Musa bin Nusayr ve oğulları kılıçlarını kınlarına sokar, Berberilerle sıcak münasebetler kurarlar. Emniyet sağlanır, refah yayılır, fukara kollanır, ılık rüzgârlar esmeye başlar. Emeviler, ortalığı tarumar eden Sicilyalı korsanları inlerinde basar. Adadan kaldırdıkları hesapsız ganimeti halka dağıtırlar. 

Yerlilerin desteği kazanılınca Septe ve Tanca ele geçer kolayca. O yıllarda Septe Boğazı’na Julianus adlı bir Roma Valisi bakar, ancak İspanya’da olup bitenlerden o da bizardır. Müslümanları tanıdıkça tavrı değişir, mücahidleri karşı kıyıya yollamaya bakar. 

Hoş, Musa bin Nusayr da gözünü Avrupa’ya dikmiştir, İspanya’dan girip İstanbul’dan çıkmanın hesaplarını yapar. Havayı koklasın diye Tarık bin Ziyad’ı İberik Yarımadası’na yollar. 

KARŞI KARŞIYA

O günlerde İspanya Frank istilasından yeni kurtulmuştur. Vizigotlar Hıristiyanlığı yeni kabul etmişlerdir ve Yahudilere akla gelmeyecek eziyetler yaparlar. Bacaklarından tutup silkeler, düşen altınları kapışırlar. Çocuklarını kiliselere kapatır, kızlarını manastırlara tıkarlar. Eh böylesi bir gerginlik varken çiftçiler çalışmaz, kepenkler açılmaz, işler büsbütün aksar. Sağda solda haramiler cirit atar, tacirler kıpırdamaz olurlar. 

Elli yüz silahşor toplayan merkeze yüklenir, sabah erken kalkan darbe yapar. Kral Egika, Kral Witiza, derken Kral Rodrik hasımlarını bertaraf eder oturur koltuğa. Saltanatına göz diken soyluları eften püften bahanelerle çağırır, cellada yollar.
Eski kral Witiza’nın oğulları ile kral Rodrigo arasındaki taht mücadelesi hızlanır. Batı Gotları Vizigotların monarşisi zayıf ve zalim, halk bedbin ve bıkkındır.  İşte bu hengâmede Müslümanlar sessizce ülkeye girer ve yayılmak için “münasip” bir zemin bulurlar (Hicri 82).            

(devam edecek)

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...